Üst damağı alınmış... Radyoterapi tedavisi ise
tükürük bezlerini kurutmuş... Ağzında kapanmayacak yaralar oluşmuş... Beslenmesi iflas etmiş... Artık
mama ve suyla da beslenemiyor... Seruma takılı...
Görme duyusu... Duyma duyusu kaybolmuş.
İshal ve sürekli kusmakta...
Herkesin gözü önünde mum gibi
eriyor...
Kırk kiloya gelmiş dayanmış...
Ama...
Çukurova Üniversitesi Balcalı Hastanesi’ndeki ranzasına bileklerinden
kelepçeli.
***
2009 Şubat’ında, yani bundan dokuz
ay önce...
Kahramanmaraş Elbistan E Tipi Cezaevi’nde yatmakta iken
hapishane koşulları nedeniyle dört ay gecikmeli olarak
kanser tanısı konmuş.
Tanının konmasının ardından
ameliyat edilmiş.
Ancak hastalık, iki ay gibi kısa bir
süre içerisinde,
hastane koşullarında
yeterli
bakım yapılamaması nedeniyle
yeniden tekrarlamış.
Tekrarlayan hastalığa gerekli müdahale cezaevindeki koşulları nedeniyle gecikerek yapılmış.
Ameliyat sonrası yoğun bakıma götürülürken de ayağına ve eline kelepçe vurulmuş.
Türk Tabipler Birliği,
Ağustos ayında yazdığı raporda hastanın yeterli derecede beslenememesi nedeniyle “ileri derecede zayıfladığına” dikkat çekmiş.
Bunla yetinmemiş, durumun kötüye gittiğini pek çok kez vurgulamış.
***
Kendisi beş aydır
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi Mahkûm Koğuşu’nda ama tüm Türkiye’nin gözleri önünde ölüyor.
Baba
Haydar ve anne Güllü ise hastane bahçesinde 110 gündür
ağız kan
serine yakalanan kızlarının serbest bırakılması için oturma eylemi yapıyor.
Cumhurbaşkanı...
Adalet Bakanı...
Adli Tıp...
Onlar seyrederken...
37 yıllık yaşamın son demleri acıyla
tükeniyor.
***
İstanbul Adli Tıp Kurumu 28 Ağustos’ta vermesi gereken raporu “bazı tıbbi evrak eksikliği ve Adli Tıp’ta onkoloji uzmanı olmadığı gerekçesiyle” vermeyi iki ay ertelemiş.
Hâlbuki...
Çukurova Üniversitesi Balcalı Hastanesi, 16
Ekim tarihli raporunda, “hastalığın herhangi bir gerileme göstermediği, tekrarladığı, geri dönülmez bir aşamaya girdiğinin” anlaşıldığını belirtmiş.
İstanbul
Adli Tıp Kurumu en son
olarak da kanserli bölgenin raporunu
istiyormuş...
Çukurova Üniversitesi Balcalı Hastanesi bu raporu yarın İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderecek.
Ama artık galiba çok geç...
***
Artık çok geç çünkü...
Tabipler Birliği önceki gün “tıbben geri dönülemez” noktaya gelindiğini açıkladı.
Önceden ismi bildirilen sadece bir kişi haftada kendisini görebildiği için annesi ve
babası kızlarını 15 günde bir, bazen de 1 ayda bir görebiliyor.
İki gün önce sıra annesindeydi...
Anne Güllü Zere, 110. günde kızının son halini görünce şoka girdi. Zere, mikrofonlara konuşurken “kızım” dedikten sonra baygınlık geçirdi.
Eşinin fenalaştığını gören Haydar Zere, onu sakinleştirmeye çalıştı.
Ve “kızımı bize vermemek için bizi
oyalıyorlar. Sanırım kızımı öldürüp
onun cenazesini verecekler bana. Ben onun bu hastaneden canlı çıkacağına inanmıyorum. Şu an tamamen bitmiş
durumda” dedi.
***
Soğukkanlı ve ilgisiz bakışlarla “kimliksiz bir öteki” haline getirerek
cinayetine ortak olduğumuz Güler Zere ölüyor...
2009 yılının sonunda devlet ve
toplum olarak, seri
katil donukluğuyla bir cinayet daha işledik.
Siz bu cinayetin neresindesiniz?