Haberi ilk önce
Taraf gazetesi yazdı geçen haziran ayında. Koca
manşet şöyleydi:
“AKP’yi ve
Gülen’i bitirme planı.”
Plan, Genel
kurmay’da hazırlanmıştı. Özü, hükümeti devirmekti;
darbe ortamı oluşturmaktı.
Bunun için bir yandan AKP’nin, Erdoğan hükümetinin bölünmesi için çalışmalar yürütülecekti.
Öte yandan,
Fethullah Gülen Cemaati’nin şiddetle, silahla bağı olduğuna dair komplolar düzenlenecekti.
Aynı zamanda
Aleviler kışkırtılacak, Alevi-
Sünni çatışmalarıyla
siyaset meydanı istikrarsız kılınacaktı.
Böylece, Türkiye’de bir darbe ortamı oluşturulacak ve AKP hükümetinin devrilmesine giden yol açılacaktı.
Genelkurmay’da hazırlanan bu planın altında bir Deniz Kurmay
Albayı’nın, Dursun Çiçek’in
imzası vardı.
Ancak, orijinal
belge ortada yoktu. Taraf’ta yayımlanan belgenin aslı değil, fotokopisiydi.
Bunun üzerine,
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ bir
basın toplantısı düzenleyerek planı bir kâğıt parçası olarak niteledi.
Taraf’ın haberini de, “Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yıpratma ve karalamaya dönük bir çaba” olarak
tarif etti.
Şimdi ne olacak?
Çünkü
ıslak imza var.
Belgenin orijinali var.
İmzanın Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek’e ait olduğunu gösteren
Adli Tıp Kurumu’nun da raporu var.
Meselenin özü burada...
Ama bir de bir
mektup var.
İçinde inanılmaz ayrıntıların yer aldığı beş sayfalık bu mektubun yazarı, Genelkurmay’dan bir
subay, ihbar mektubunda böyle diyor. “
İrtica İle Mücadele
Eylem Planı” adını taşıyan ‘ıslak imza’lı belgeyi gün ışığına çıkaran da bu subay...
AKP hükümetinin devrilmesini öngören planın emir-komuta zinciri içinde hazırlandığı, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ’la zamanın İkinci Başkan Orgeneral
Hasan Iğsız’ın da bu plandan haberdar oldukları, haberin Taraf’ta çıkmasıyla birlikte planın Genelkurmay karargâhındaki imhasının nasıl gerçekleştirildiği ve buna ilişkin bazı çok ilginç ayrıntılar beş sayfalık mektupta yer alıyor.
Bunların tümü şimdi
Ergenekon savcılarının elinde...
Evet, şimdi ne olacak?
Ortada bir plan var.
Plan, hükümetin devrilmesiyle ilgili. Türkiye’de bir darbe ortamının oluşturulmasıyla ilgili.
Altındaki ıslak imzayla birlikte Genelkurmay’da hazırlandığı anlaşılan bir plan bu...
Bu planın nasıl sızdırıldığı, neden sızdırıldığı, sızdırmanın zamanlaması gibi konuları geçelim.
Bunlar ayrıntı...
Sonra bunların da üzerinde durulabilir ama öncelik meselenin özünde yatıyor. Özde de, Albay Dursun Çiçek’in
Adli Tıp raporuna da bağlanmış ‘ıslak imzalı’ orijinal belge söz konusu...
Bu nedenle sadete gelelim.
Benim birkaç sorum var.
Önce Genelkurmay Başkanı’na sormak istiyorum.
Orgeneral Başbuğ, kâğıt parçası derken gerçeği biliyor muydu?
Bilmiyor muydu?
Zamanın Genelkurmay İkinci Başkanı’na sormak istiyorum.
Orgeneral Hasan Iğsız, Birinci Komutan o basın toplantısında kâğıt parçası derken gerçeği biliyor muydu?
Bilmiyor muydu?
Orgeneral Başbuğ gerçeği bilmiyor idiyse, acaba İkinci Başkan biliyor muydu gerçeği?
Bir başka varsayım:
İki
komutan da kendi karargahlarında, burunlarının dibinde hazırlanan bir ‘darbe planı’ndan habersiz olabilirler miydi?
Sorular çoğaltılabilir.
Ama şimdilik gerekmiyor.
Fakat durum vahim.
Hem de çok vahim.
Türkiye’de
demokrasi, hukuk devleti, asker-
sivil ilişkileri, askerin demokrasi içindeki konumu
yerli yerine oturacaksa, bu planın arkasında yatan gerçeğin, daha doğru deyişle kirli tezgahın ortaya hızla çıkarılması gerekir.
Bu konuda iktidarıyla muhalefetiyle, yargısıyla ve en başta parlamentosuyla, elbette medyasıyla gereken titizliğin de gösterilmesi şarttır.
Öyle anlaşılıyor ki daha çok yazı yazılacak, söz tüketilecek bu konuda...
Saracoğlu kabusu!
Ne yazık ki gerçeğin ta kendisi. Saracoğlu kâbusu peşimizi bir türlü bırakmıyor.
Galatasaray olarak şeytanın bacağını geçen
pazar günü de kıramadık. Saracoğlu’nda üstüste onuncu yenilgi çok fazla geldi.
Canım çok sıkkın.
Kötü oynadık.
Zaaflarımız belirginleşti.
Halimiz acıklıydı.
Pozisyonumuz bile yoktu.
Oyun içindeki liderlik boşluğu kendini fena halde belli etti. Bu açıdan gözlerim hep Arda’yı aradı ama...
Frank Rijkaard’ın
takım tertibi konusundaki tercihleriyle ilgili olarak soru işaretleri belirdi kafamda...
Fenerbahçe, bizden daha iyi oynadı. Fenerli topçular bizimkilerden çok daha fazla koştu, ter döktü.
FB’ninki haklı bir galibiyet.
Üzgünüm Leyla!
Fenerbahçe’yi ve Fenerli dostları kutluyorum.
İyi ki
futbol var!