İki bini aşan
Ergenekon davalarında
aslan payına sahip
rekortmen savcı Ali Çakır ile dün gece
32. Gün programındaydık.
Biliyorsunuz, Ali Çakır aynı zamanda
1 yıl 3 ay
hapis cezası aldığım davanın mimarıdır.
Tartışmanın hararetli bölümleri vardı, tansiyonun düştüğü anlar oldu.
Savcı, hakkındaki tüm iddialara
cevap vermeye çalışırken çelişkilerden kurtulamadı. “
Veli Küçük ile tekzip için geldiğinde birkaç defa görüştüm” dedi.
Güvenlik kameraları satan Hasan Çetin için
Veli Küçük’e ricacı olmasını, yardımseverlik duygularına bağladı.
Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi Başkanı
Taner Ünal’ı, hakkındaki haberleri tekzip için yanına geldiğinde tanıdığını söyledi.
Yazar İpek Çalışlar ile Taner Ünal’ın tesadüfen odasında karşılaştıklarını, ortam gerilince dışarıya çıkardığını anlattı.
Taner Ünal’ın yardımcısı Ahmet Cinali ile tanışmasının da tesadüf olduğunu anlatan savcı, Cinali’nin telefonundan görüştüğü ve
Vali olduğunu sandığı şahsa “Mevkutelerin canına okuyoruz” dediğini kısmen doğruladı.
Ergenekon sanığı Güler Kömürcü ile özel bir hukuku olmadığını, ancak sık sık yanına gidip geldiğini anlatırken, Ergenekon ile uzaktan yakından ilgisi olmadığını söyledi.
Ancak “Herhangi bir tarikat gösterisine katıldınız mı” sorusunu cevapsız bıraktı.
Çakır’a hakkımı
helal ettim
Program bittikten sonra yanıma gelen Ali Çakır, “Şamil Bey, seninle beş dakika çay içelim, sonra gidersin” dedi.
“Sakın başıma bir iş gelmesin” diye takılınca, “Korkma, ben yamyam değilim” karşılığını verdi.
Kısa süre sonra, Doğan Yayın’ın kafeteryasındaki bir
küçük masanın etrafında bulduk kendimizi. Çayları da 32. Gün ekibi ikram etti.
Çakır sohbete, “Programda bana, hakkını helal etmediğini söyledin. Buna çok üzüldüm. Ben inançlı bir insanım. Kul hakkı yemekten korkarım” sözleriyle başladı.
Güldüm: “Haksız yere o kadar davayı neden açtınız o zaman?”
Sohbet uzadıkça Çakır ısrarla “Hakkını helal et. Yoksa seni bırakmam” diye ısrar etti.
Allah’ın adını anınca, ısrara dayanamayıp hakkımı kişisel olarak helal ettim. Tabii, haklarında dava açtığı diğer gazeteciler ne düşünür bilemem.
Savcı -
sanık ilişkisi helalleşme
boyutu kazanınca, laf dönüp dolaşıp programda cevapsız kalan soruya geldi.
Tecavüz davası açınca!..
Savcı, hiç tarikat gösterisine katılmış mıydı?
“Programda söylemedim, ama şimdi sana anlatayım, sen de yaz” deyip başladı anlatmaya:
“1992 - 1995 arasında
Mardin’de
Cumhuriyet Savcısıydım. O tarihte Mardin Hastanesi Başhekimi Mahmut Duyan’dı. Sanıyorum 1994 yılıydı, bir hemşire, Duyan’ın kendisine cinsel tacizde bulunduğunu, sonra da
tecavüz ettiğini anlatarak, ailesiyle birlikte şikayetçi oldu .”
Mahmut Duyan, önce DYP’den, sonra
CHP’den milletvekili seçilmiş birisidir. Şu anda CHP Parti Meclisi üyesidir. İddia ağır olunca tekrar sordum. Savcı devam etti:
“Soruşturma sonucunda, Mahmut Duyan hakkında ağır ceza mahkemesinde dava açtım. Mahmut Bey, bu yüzden benimle uğraşmaya başladı.”
“Peki, ne yaptı?”
Çakır: “Adalet Bakanlığı’na şikayet etti. Dinci, tarikatçı olduğumu iddia etti. Oysa benim hiçbir tarikatla bağlantım söz konusu değildi. Sadece
Cuma namazına giden biriydim.”
6-7 hakim-savcı gittik
Tarikat gösterisinin bu işle ne alakası var?
“Şimdi, oraya geleceğim” deyip ekledi: “Müftülüğün bulunduğu Reyhaniye
Camii’nde bir gün, Kadiri Tarikatı’nın
şişli, kılıçlı gösterisi olacağını duyduk. Merak ettik, İl Müftüsü, Özel
Harekat Şube Müdürü,
Milli Eğitim İl Müdürü, birçok bürokrat, 6 -7 hakim ve savcı hep birlikte yatsı namazı vakti camiye gittik .”
Yani, devlet oradaydı?
Çakır: “Tarikat üyeleri kendilerine şiş batırıyormuş, hiçbir şey olmuyormuş. Gerçek mi diye meraktan gittik. Yatsı namazını kıldık. Namazdan sonra cami içinde zikir halkası oluşturuldu. Şeyhleri minberde oturuyordu. Önce, tef çaldılar. Sonra değişik ritüeller oldu. Ardından, şişleri çıkardılar. Sonra şeyh bu şişleri, önündeki herkese batırıyordu .”
Size de şiş batırdılar mı?
Savcı, devam etti: “
Hayır, ama şişlerin ucuna elimi dokundurdum. Gerçek mi diye anlamaya çalıştım. Hakikaten gerçekmiş.”
4 yıl
soruşturma geçirdim
Sonra?
Savcı: “O sırada, caminin üst katından biri görüntüleri kameraya alıyormuş. Kameraya aldıran Mahmut Duyan’dı. Kaseti, Ali Kırca’ya vermişler. Bizim de tarikatçı, Hizbullahçı olduğumuzu iddia ettiler. O tarihte
Adalet Bakanı Mehmet Moğultay’dı. Hakkımda soruşturma açtılar. 4 yılım bu soruşturmayla geçti .”
Ceza aldınız mı?
Çakır: “Hakkımda ceza davası açılmadı. Ancak ihtar verdiler. Bu terfim için bir engel olmadı. Şu anda birinci
sınıf savcıyım.
Yargıtay üyesi dahi olabilirim. Tarikat ayinine katıldığım iddiası bundan ibarettir. Gerisinde, CHP’li Mahmut Duyan vardır .”
Bu anekdotun ardından cep telefonumu alan Çakır, kendi cep telefonunu da bana lütfetti. 32. Gün programında düello yaptığımız savcı ile program sonrası kanka olduk!
Hapis cezası ve devam eden davalar yanımıza kar kaldı!