İyi niyetle, bir çok güç odağına karşı verilen mücadele sonunda
Türkiye Cumhuriyeti, uzun yıllardan bu yana süren bi dövüşü sona erdirmek için somut adımlar attı.
Bunun karşılığında, ağırbaşlılık, ciddiyet beklemek hepimizin hakkı. Ellerinde Cumhurbaşkanı,
Başbakan ve Genel Kurmay Başkanı’na yazılı mektuplarla sınıra dayanıp içeri girmek isteyince kırk küsur PKK’lı, “Dur hele; burası yol geçen hanı mı?!” diye, haklı olarak durduruldu. BM’nin verdiği mülteci kartlarıyla içeri alındı, tabur komutanlığına, sorgulanmak üzerine götürüldü. Doğrusu da
buydu zaten!
Bakınız, son derece duyarlı ve dikkatlice yapılması gereken bu işi, bir sululuğa dönüştürme çabasının ardında,
terör örgütünün resmi sözcüsü konumundaki DTP’liler var tabii. Konvoylarla gelenleri Diyarbakır’a götürme isteklerinden tutun kornalar çalarak,
zafer ilan etmek istercesine (?!) 42 kişiyi Ankara’ya kadar götürme girişimleri tam bir rezillik! Rezillikten de öte, Türkiye’nin sabrını da sonuna kadar zorlama çabası! Ama bilinçli yapıyor DTP ama bilinçsiz. Sonuçta ‘Apo Show’la sınırlı bir
siyaset anlayışının temsilcisi olmaktan öteye geçemeyen bir kafa yapısıyla karşı karşıyayız.
DTP’liler Türk insanını sinirlendirmek, hatta çileden çıkartmak için ellerinden geleni ardına koymama eğilimi içinde görünüyor.
Ahmet Türk, ikide bir ‘halkımız’ diyor.
Kürt asıllı
Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarından söz ediyor. Ama o halkımız dediği insanların ancak yüzde 6’sı DTP’yi destekliyor.
PKK’lıların getirdiği mektuplar, Öcalan’ın
yol haritası açıklansın, diye başlıyor. Ardından, operasyonlar durdurulsun,
sivil Anayasa ile Kürt kimliği güvenceye alınsın,
Kürtçe isim, anadilde eğitim serbest olsun diye devam ediyor..
Bunlar öyle bir gecede yapılacak işler değil. Hele Anayasa’nın değişmesi!
DTP’nin bu yapay bayram havasını bi yana bırakması, bu işe gereken ciddiyeti göstermesi şart!
Yerine getirilmesi çok zor, hatta şu anda mümkün olmayan isteklerde bulunmayı sürdürürse, ve de “açılımın önü tıkandı” gibi bir bahaneyle hükümetin iyi niyetli çabalarını çıkmaza sokarsa bunun hesabını verir.
Dahası bu tür
gösteriler, konvoylar, bağırıp çağırmalar çok ciddi tepkilere de yol açabilir. O tepkile
rin kimlerden ve nasıl geleceğini Ahmet Türk kestirebilecek kadar akıllıdır.
Yok bu tür lay lay lom havası sürdürülürse, o zaman DTP’lileri provokasyonla suçlayanlar haklı çıkabilir!
Türkiye’ye dişini sıkıp ya
sabır çektirmeyin!
İsrail 29
Ekim’de Türkiye’yi
protesto mu edecek?
Buyrun bakalım!.. ‘Hem suçlu hem güçlü’ diye buna denir. İsrail
Dışişleri Bakanı
Avigdor Libermann, Türk Büyükelçiliği’nde verilecek
29 Ekim Cumhuriyet
Bayramı davetine gitmeyecekmiş. İçişleri Bakanı Eli Yishai’de çok sert bi konuşma yapacakmış. Niye mi?
Konya’daki tatbikata, İsrail
Hava Kuvvetleri uçaklarına
katılım izin verilmediği ve Türkiye, BM’de Golstone raporuna olumlu oy kullanıldığı için.
Önce siz
Yahudi Goldstone’la kozunuzu paylaşın. Salt Goldstone değil, dünyada ABD dahil her
ülke,
Gazze’de aşırı güç kullanıldığını söyledi ve söylüyor. İsrail askerleri bile fosfor bombalarını, çocukların
katlini dile getirdi.
İsrail’in sorunu başka. Yok tatbikatmış, rapormuş, diziymiş bunlar fasa fiso. Asıl sorun, yıllardır, ABD’nin tam desteğiyle, Orta Doğu’da dilediğince at koşturan İsrail, artık bu bölgede, nükleer silahlarına da güvenerek dilediğince davranamayacağını anlamaya başladı. Henüz anlamak istemiyor ama aldığı işaretler rahatsız ediyor Tel Aviv’i.
Hele Başbakan’ın “Bizim Yahudilere saygımız var. Onlarla hiç bir sorunumuz yok. Sorun İsrail Devleti’nin tutumuyla ilgili” dedi ya; Tel Aviv’in elinden anti semitizm silahını o saat aldı. Öte yandan Obama’da uzak duruyor İsrail’e.
Batı Şeria ve Gazze’de yeniden yerleşme girişimlerine dur diyor, ama
Netanyahu-Libermann ikilisi dinlemiyor ABD’yi.
Türkiye, bölgeye ağırlığını çok
ciddi bir biçimde koymuştur. İsrail’in asıl rahatsızlığı bundan kaynaklanıyor. Gerisi bahane.