Çok şükür eksik değildir fuzuli icadımız


Cem Uzan Fransa'ya sığınmış; ilticâ mı etmiş, kaçmış mı, rivâyet muhtelif fakat bugünlerde Fransa'da olduğu ve orada hayli uzun zaman kalacağı muhakkak görünüyor. Cem Uzan'ı hatırlarsınız; 2002 seçimlerinin sürpriz ismiydi ve halkımızdan tam 2 milyon 284 bin 644'ünün tasvibini almayı başarabilmişti. Genel oya oranı: 7,25! Hattâ, "bu ne iştir ki başımıza geldi; şimdi biz bunu nasıl yorumlayacağız?" diye siyaset bilimcileriyle sosyologlar günlerce karın ağrılarına uğramıştı hani. İşte bu Cem Uzan; sonradan iş ilişkileri sebebiyle başı ağrımaya başladı; tutuklama kararı vesaire... Buraya kadar tamam fakat ben Cem Uzan'ın Genç Partisi'nin 2007 seçimlerinde yine de "ben burdayım" dercesine önemli miktarda oy kazanabildiğini unutup gitmişim; istatistiklere baktım: % 3,03, tam 1 milyon 62 bin 352 kişiye tekabül ediyor. Bu bir fenomen değilse fenomen nedir ey millet? Ardından bir başka sevimsiz haber: AB İlerleme Raporu'nda, ifade hürriyetini tahdid eden ve kaldırılması gereken şeyler içinde "Atatürk'ü Koruma Kanunu" diye bilinen, 1951 model kanun da yer alıyormuş. Haydi bakalım, yine bize tartışma konusu çıkıyor işte... Lehinde, aleyhinde herkes bir şeyler söyleyecek, Deniz Baykal yeri-göğü birbirine katacak, kötü fıkra anlatıcısı Kılıçdaroğlu yine çok şirin olduğu zannıyla elinde tutup salladığı plastik dosyalarla ortalığa atılacak. Liberaller, "iyi olmuş, ne gereği vardı" diye bıyıkaltı tebessümleri yapacaklar... "oh olsun" diyenler de çıkar lâkin lüzumsuz işlerdir; kanun konulurken fuzûlî bir iş yapılmıştı, kaldırılması da o cümledendir; gerekirse ilerde tafsilatıyla tartışırız. Böyle oluyor zaten, bugüne kadar tartıştığımız lüzumsuz şeyleri üst üste yatırıp prese yatırsak bir milimlik cirmi çıkmaz. İnsan bedeninin yaklaşık %70'i sudur, tartıştıklarımızın ise % 98'i hava! Bana bu asil gerçeği hatırlatan şey, gariptir fakat güzide bir gazetemizin web sitesine "izlenilirliğimiz artsın" diye koyduğu bir dizi tıklama fotoğrafı oldu. Meseleye doğrudan giriyorum. Gazete, "En salak icatlar" başlığı ile art arda 30 fotoğraf sıralamış; hızla tıklayarak tamamen bize mahsus, % 100 yerli ve millî bir şey aradım; yoktu! Namlusu eğri yapıldığı için yandakini vuran tüfek, domateslerin doğranma esnasındaki duygularını ölçen araç, yağmurda sönmesin diye sigaranın yanan kısmına takılan minik şemsiye, perdeli güneş gözlüğü vesaire gibi bir dizi saçmalık. Canım sıkıldı; dedim ki, "Yahu niçin Türkiye'den bir fotoğraf yok şu listede? Bu ne anlama geliyor? Hepimizin çok akıllı olduğuna mı yormalıyım yoksa içimizdeki akılsızların henüz dünya klasmanına girecek çapta icatlar geliştiremediğine mi?" Peki, o suyla, havayla, üfürükle, lâfla çalışan motorlar, erke dönergeçleri hep yalan mıydı yani? Aldatıldık mı? Yazıyı düzeltmek için ikinci kere okurken "Aa" dedim, "Çok şükür bizim de lüzumsuz icatlar sıralamasına girecek buluşlarımız var, fakat dışardan anlaşılmadığı, çok bize dair, yerli ve hayli soyut unsurlar taşıdığı için ecnebiler fark etmemiş hadiseyi." Alın Uzan haberini meselâ, % 7,5 oy alıyorsun, ardından ver elini Fransa! Halbuki herkes onların Ürdün vatandaşı olduğunu sanıyordu! Ardından, müstakbel Atatürk'ü koruma kanunu tartışmaları... 82 Anayasası'nın sonuna iliştirerek korumaya çalıştığımız fakat fiiliyatta kevgire dönen İnkılâp Kanunları misâli cabadandır; anayasaya 175. maddeyi ilave eden akıl, "mûcit" değilse nedir? Anayasaya resmen derin dondurucu muamelesi yapmak değil midir bu? Dahası var; dere yataklarına ev, fabrika okul, hatta mahalle kondurmak az zekâ işi değildir, kezâ "biz bölgede barış filan istemiyoruz; çünkü barışı dış güçler istiyor" diyerek politika yapan zevâtı da aynı "nâdirat" zümresine iltihak ettirmez misiniz? Gerisi var fakat tam tekmil listesi ansiklopedi olur ansiklopedi...
<< Önceki Haber Çok şükür eksik değildir fuzuli icadımız Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER