Le Monde Gazetesi’nin “bir asırlık düşmanlığa son veren” girişim olarak nitelediği
Türkiye ile
Ermenistan arasındaki
protokolün Cumartesi günkü
imza töreninin başlayacağı saatlerde...
...Ben Van’da, “Ahtamar Adası’ndan” otele yazımı yazmaya koşuşturuyordum.
Otele Muş’tan gelmiştim ve odamda İstanbul’a götürülmek üzere bekleyen, “ha deyince” bulunamayan ve “Ermeni üzümü” diye de anılan,
Park Lokantası sahibi Mehmet Şakir’in bana armağanı bir
kasa çok özel Muş üzümü vardı.
***
4. yüzyılda Hıristiyanlığı kabul eden Ermeniler 5. yüzyılda
Bizans Kilisesi’nden ayrılmış.
908 yılında kurulan Vaspurakan İmparatorluğu Kilikya Ermeni Kilisesi’ne bağlanmış.
Bu krallık 1022 yılında Bizans tarafından ortadan kaldırılınca, Ahtamar’daki kilise kendi bağımsızlığını ilan etmiş.
***
Dünkü yazıyı bitirdiğimde ise imza
krizi çıkmıştı.
Neyse ki bir zaman sonra bu kriz
aşıldı.
Le Monde, imzanın, “yüz yıllık
düşmanlığı” bitirdiğini söylese de,
Ermenistan ile Türkiye arasındaki resmi ilişkiler seksen sekiz yıl önceye, 13
Ekim 1921 tarihindeki
Ankara Anlaşması’na dayanıyor.
Aramızdaki sınırın kapatılma hikâyesi ise on altı yıl önceye, 1993’de Ermenistan’ın Karabağ’ı işgaline dayanmakta.
***
Ancak dün...
Van gölü kıyısında, yöre halkının da sempatiyle baktığı Van Valisi
Münir Karaloğlu’yla yaptığımız özel Van Kahvaltısı ardından görmek için hamle ettiğimiz ama
vakit yetersizliğinden görmeyi başaramadığımız Van Kalesi ise Urartu döneminden kalma.
Kale, Lutipri’nin oğlu Sarduri tarafından M.Ö. 840-825 tarihleri arasında kurulmuş.
***
Dış basının Ermenistan ile Türkiye arasındaki imzayı nasıl yorumladığını da merak ettim.
BBC: “Bu
anlaşmalar Türk hükümetinin dış politikasının mihenk taşı olan ‘komşularla sıfır problem’ felsefesinin bir ürünü. Dünyanın en büyük 17’inci ekonomisi olan bölgesindeki önemli güç Türkiye’nin bu anlaşmaya Ermenistan’dan daha az ihtiyacı var. Buna rağmen Türk hükümeti yoğun çaba harcadı.
Kürt açılımı, Kıbrıs’ta barış süreci ve
Ermeni meselesi konusundaki çabalar Türkiye’nin AB üyelik sürecini hızlandırıyor.”
Financial
Times: “Bölgesinde barışı destekleyen bir strateji izleyen Türkiye için bu protokol tarihi bir
zafer.”
Times: “Avrupa’nın son kapalı
sınırı açılacak. Yüz yıllık husumet
sona eriyor...”
Le Figaro: “
Rusya ve ABD bölgede
rakip. Ancak ikisi de bölgede istikrar istiyor. Bu amaçla Ermeni, Azeri, Türk işbirliğini destekliyorlar...”
Liberration: “İki
ülke ilişkileri gerilmelerden arındırma yolunu seçti” diyordu.
***
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bu anlaşma ile dünkü konuşması, dünyada “yeni bir gerginlik” olarak yorumlansa da, bu süreç muhtemelen kazasız bir şekilde sona erecek.
Bunu o zaman, “yüz yıllık husumet sona eriyor” olarak değil,
Anadolu topraklarındaki eski uygarlıklarla barışma olarak anmak gerek.
Bu, sadece iki ülke arasındaki “barış” değil...
Bizim kendi topraklarımızdaki; Muş’taki “Ermeni üzümü”, Ahtamar’ın doğuş şartları ve Urartu’nun yadigârı Van Kalesi ile, kısacası eski insanlık izleriyle de barışmak anlamına gelecek.
Tabii dünkü tarihi adımın benim açımdan bir başka anlamı da, “Kürt
Açılımı” sürecine iyimser bir öncülük yapması.
***
Ermeni Açılımı çok önemli ve keskin bir virajı daha başarıyla aldı.
Kürt Açılımı mı?
O konuyu, bende olağanüstü sıcak izlenimler bırakan Muş’tan Van’a, dört günlük
gezi eşliğinde değerlendirelim.
Hatta ben size izlenimlerimi
Muş’taki “Ermeni üzümlerini” atıştırırken anlatayım...