Paris-
Ankara dönüş yolundayız. Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül’ün üç günlük Paris ziyareti
Türkiye-
Fransa ilişkileri açısından birçok tartışmayı yeniden gündeme getirmiş durumda. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas
Sarkozy’nin Türkiye’nin
Avrupa üyeliğine karşı çıkarken, bir diğer yandan da ilişkilerin devamını istemesi ilginç karşılaşmalara yol açtı.
Sarkozy, Türkiye’nin enerji nakil hatları konusunda elde ettiği yeni inisiyatifi önemsediğini belli ediyor. Önemsediği temel konulardan birinin de Türkiye’nin
nükleer santral ihaleleri olduğu dikkat çekiyor. İhalelere katılmak ve ön almak istiyor. Tabii, “Ben Türkiye’nin üyeliğine karşıyım, size imtiyazlı
ortaklık verelim” yaklaşımıyla, Türkiye ile
ekonomik ilişkileri geliştirme çabası arasında bir denge kurmak o kadar kolay değil.
Cumhurbaşkanı Gül ile aralarında bu konuda anlaşıldığı kadarıyla ciddi tartışmalar olmuş. Ama sonuca baktığımızda Türkiye’nin pazarlık şansının arttığından söz etmemiz mümkün. Özellikle Ermenistan’la imzalanan
protokol ve
Kürt açılımı konusunda sürdürülen çabalar, Türkiye’nin Avrupa’da geçmişle kıyaslandığında epeyce olumlu bir
imaj çizdiğini gösteriyor.
***
Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye’nin Avrupa’da değişen imajını biraz da gururlanarak anlatıyor. Daha önce Avrupa Konseyinde, Avrupa Parlamentosu’nda yapılan toplantılarda Türkiye sürekli
insan hakları ihlalleri, faili meçhuller, yargısız infazlar vb. konu başlıklarıyla gündeme geliyordu. Karne zayıftı, sürekli aleyhte kararlar çıkıyordu.
Şimdiyse, Türkiye’yi ‘giderek ağırlığı artan, etkisi genişleyen bir
ülke’ olarak algılayanların sayısında bir artış olduğundan söz etmek mümkün. Sarkozy’in Fransa’daki milliyetçi tabana
mesaj vermek amacıyla ‘düşük profilli’ bir karşılama yapmak istediğine ilişkin söylentilerin,
Fransız Cumhurbaşkanlığı tarafından yalanlandığının belirtilmesinde de yarar var.
***
Cumhurbaşkanı Gül,
Kürt sorunu konusundaki ‘tarihi fırsat’ çağrısının arkasında durmaya devam ediyor. Tutumunu açıklarken ilginç bir değerlendirmede de bulundu: “Ben ne düşünüyorsam bugün söyleyeceğim. Gücüm varken söyleyeceklerimi söylemeliyim. Yarın siyasetten ayrılınca, bu koltuklardan ayrılınca konuşmanın ne anlamı olur ki!”
Belli ki Kürt
açılımı konusunda hâlâ aşılması gereken birçok engel bulunuyor. Özellikle PKK’nın dağdan indirilmesi, silahsızlandırılması gündemin en acil konusu. Silahlar konuşurken demokratik açılım yapabilmek o kadar da kolay değil. Bu konuda yapılması gereken (af, eve dönüş yasası, bir kısım PKK’lının siyasi mülteci olarak Avrupa ülkelerine gönderilmesi vb.) her neyse bir an önce yapılmak zorunda. DTP’nin, DTP’lilerin tutumları da sürecin olumlu yönde ilerleyebilmesi açısından daha fazla önem kazanıyor. İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın
Diyarbakır ziyareti sırasında ortaya çıkan
manzara onaylanabilecek türden bir manzara değildi. Bu tür gelişmelerin Çankaya’da da endişeyle karşılandığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
CHP’nin sürecin önüne engel çıkarma çabaları sürerken, DTP’den süreci gerecek açıklama ve tutumların gelmemesi de Çankaya’nın dikkatle
analiz ettiği bir nokta.
***
Cumhurbaşkanı Gül, ABD Başkanı Barack Obama’nın
Nobel Barış Ödülü’nü almasından memnun. “Bu
ödül aslında
Amerikan halkının ödülü. Çünkü onlar Obama’yı seçerek büyük bir gelişmenin önünü açtılar” ifadesini kullanıyor.
Gül, Obama adıyla ilk ne zaman karşılaştığını da anlattı. Henüz Obama senatörken bir dostunun kendisine Obama’dan söz ettiğini ve muhtemel başkan adayları arasında bulunduğunu söylediğini aktardı. Siyah, Hüseyin adlı ve
Afrika kökenli bir adayın seçilebilmesine o zaman pek de ihtimal vermediğini düşündüğünü söyledi. Böyle bir adayı başkan seçen ABD halkının büyük bir iş başardığını ifade etti.
***
Cumhurbaşkanı Gül,
gezisinin son gününde Paris’te yaşayan Türkiye kökenli
sanatçı, yazar ve aydınlarla da buluştu. Bu buluşmanın ilginç konukları arasında Güzin Dino, Gökşin Sipahioğlu, Kenize Murad,
Nilüfer Göle, Alev Ebüzziya gibi isimler de vardı.
Cumhurbaşkanı Gül ve eşi, Güzin Dino’yla karşılaşınca ona, “Bizim evde iki Abidin Dino tablosu bulunuyor” dediler. Kenize Murad, yıllar önce anneannesinin Şam’daki mezarına gitmişti. Mezara o dönemler kimseyi sokmuyorlarmış. “Benim anneannem orada yatıyor” dediğinde, orada görevli askerin nasıl heyecanlandığını, gözlerinin yaşardığını dile getirdi.
Abdullah Gül, Paris’ten Türkiye açısından başarılı bir gezi yaptığı inancıyla döndü.