Kürt meselesini çok uzun süre yok saymakta, gerçekleri görmemekteki ısrarın sonuçları, bugünkü en geniş
tartışma ortamında bile yanlış teşhislerin sürüp gidebilmesi olmuştur.
AKP’nin Kürt
açılımı ya da demokratik
açılımının içeriğini nasıl gördüğü hâlâ bilinmiyor. Ama bu açılımı
destekleyenlerin de çok büyük ve hızlı gelişmeler beklentisi içine girmemesi gerekiyor.
***
Bİlgesam adlı kuruluşun “
Güneydoğu Sorununun Sosyolojik Analizi” başlıklı çalışmasında çok önemli tespitler yer alıyor.
Kürt kökenli vatandaşlar en önemli sorunlarının ilk iki sırasına işsizlik ve eğitimsizliği koymalarına rağmen meselenin bu iki başlıktan ibaret olmadığına ilişkin bütün verileri bu çalışmada bulmak mümkün.
***
Meselenin çözümü üzerine kafa yorarken, öncelikle
Türkiye Kürtleri içinde güçlü bir “milli bilinç” gelişmesi olduğunu görmek gerekiyor. En uzun ve en kanlı Kürt milliyetçi isyanının sonuçlarından biri şudur: Daha çok feodal olarak nitelenebilecek toplumsal ilişkiler içinde yaşayan geniş Kürt nüfus kendisini “milli” unsurlarla tanımlamaya başlamıştır.
Bilgesam’ın çalışmasındaki önemli bölümlerden biri, büyük şehirlerde yaşayan Kürtlerin Güneydoğu illerinde yaşayanlara göre daha fazla “politize” olduklarıdır. Toplam Kürt nüfusun yaklaşık beşte biri bir şekilde ve en az bir yakınlarının PKK’lı ya da siyasi suçlu olması dolayısıyla “savaşla” doğrudan ilişkilidir. Bu çok yüksek bir orandır.
***
Yine aynı araştırmada
bağımsızlık ya da federasyon isteyenlerin oranının yüzde 15-20 olması da bugünkü “açılım”ın sonuçları ne olursa olsun yeni tartışmaların gündeme geleceğini gösteriyor. Bu orandan çıkarılacak bir başka sonuç da bağımsızlık ya da federasyon hedefi olanların bir bölümünün silahla yaşamaya devam edeceğidir. Demokratik açılımın ya da demokratik ve
ekonomik gelişmelerin şu anda PKK’ya destek veren geniş bir kesimi silahtan uzaklaştıracağı beklense de Kürt milliyetçi hareketleri içinde “radikal” unsurlar varolmaya devam edecektir.
***
Aynı araştırmadaki bir başka sonuç olan Kürtlerin yüzde 40’a yakın bir bölümünün DTP’ye güven duyduğu verisi de bundan sonraki bütün süreçte bu partinin yükünün giderek artacağını gösteriyor.
DTP’nin bir bölümünün bu durumun bilincinde olması, başka bir bölümünün ise
İmralı endeksli
siyaset yapmaya devam etmesi de işleri zorlaştırıyor.
Bİlgesam’ın araştırması oldukça kapsamlı bir çalışma, bulguları da daha farklı tartışmalara, okumalara imkân verecektir. Bu tür araştırmalar, Türkiye Kürtlerinin nerede durduklarının, ana eğilimlerin görülmesi bakımından önemlidir.
Bu araştırmanın sonuçları başka araştırmalarla denetlendikçe gerçek durumu daha iyi görebileceğiz.