Wall Street Journal’a konuşan
Başbakan Erdoğan,
Aydın Doğan’ı
vergi kaçakçılığı suçundan ömrünü hapiste geçiren Al
Capone’a benzetmiş. Aydın Doğan,
Kurtlar Vadisi’nde de “
Medya Patronu Davut Tataroğlu” karakteriyle anlatılıyordu.
Capone benzetmesini “ağır” buldum. Ama kavgada bu tür yumruklar
sürpriz sayılmaz. Tataroğlu ise dizide pek makbul biri değildir, Capone’a rahmet okutur.
Karakterin mucidi
Soner Yalçın şimdi Hürriyet’te yazıyor.
Dizinin kendi de Aydın Doğan’a ait bir TV kanalında yayınlanıyor.
Ne hikmetse, birden kötü adamın iyi huylarını keşfetmeye başladık, dizinin konsepti ise Soner Yalçın’ın eski
Ergenekon konseptine doğru evrildi.
Ergenekon konusunda 3 kitap ve sayısız
makale yazmış biri olarak, Kurtlar Vadisi’ne dalmadım. Ancak, gelinen nokta, sessizlik eşiğini aşmıştır.
Ergenekon Vadisi
Projektörlerimizi geriye doğru çevirdiğimizde, Ergenekon’un
darbe senaryoları pişirdiği dönemle Kurtlar Vadisi’nin sahneye çıktığı dönemin eş zamanlı olduğunu görürüz.
Sarıkız,
Ayışığı, Yakamoz ve Eldiven darbe senaryoları, 2003-2004 aralığında mayalanmıştır.
2002 yılı sonunda iktidara gelen AK Parti’yi
sandık yoluyla devirmenin imkansız olduğunu gören darbeciler, o tarihlerde faaliyetlerini yoğunlaştırmışlardı.
Derken, 2003 yılında Kurtlar Vadisi doğdu. Konsept danışmanı,
JİTEM’e yakınlığı ile bilinen Perinçek ekolünden Soner Yalçın...
Yönetmeni Osman
Sınav ise şimdi
Ergenekon davası sanığı olan Jandarma
İstihbarat Albayı Hasan Atilla Uğur’la yakın ilişki içindeki bir isimdir.
2006 yılına kadar bu ilişkinin, diziye hayat verdiğini görüyoruz. JİTEM’in örtülü şekilde korunduğu, MİT ve Emniyet’in kötülendiği bir konseptle karşı karşıyayız. Bu iki kurum, ABD ile ilişki içindedir, vatanı satar. MİT’i çağrıştıran “Mito” karakteri de öyle...
Ancak, asker kökenli
MİT Müsteşarı Fuat Doğu ve
Orgeneral Eşref
Bitlis karışımı olarak vadide sunulan “Doğu Eşrefoğlu” karakteri farklıdır...
Doğu’da yıllarca JİTEM adına kan akıtan “
Yeşil” rolündeki Aslan Akbey, fena adam değildir...
Faili meçhul cinayetlere
kurban giden
Savaş Buldan ve
Behçet Cantürk gibi isimler “kafalarına kurşun sıkılmayı hak etmiş” gibi gösterilen “Barış Bulman” ve “Behiç Türkcan” karakterleriyle anlatıldılar.
Dündar Kılıç’ın karakterize edildiği “Laz
Ziya”, Alaattin Çakıcı’nın anlatıldığı “Süleyman “Çakır” da öyle...
Kurtlar Vadisi’nde ilk 3 yıl; ABD karşıtı-Ulusalcı eksende JİTEM’i koruyan MİT ve Emniyet’i kötüleyen, Ergenekon zihniyetinin bilinçaltındaki izdüşümüne tekabül eden bölümlerle geçti. Kurtlar Vadisi Terör’le
Kürt düşmanlığı iyice körüklendi.
Hidayet yılları
2007 yılından itibaren Kurtlar Vadisi’nin konsepti tümden değişti. Bu değişiklikte; ağırlıklı olarak Soner Yalçın’dan boşalan konsept danışmanlığına Ömer Lütfü Mete’nin gelmesi, 22 Temmuz seçimleriyle AK Parti’nin kalıcılığının ortaya çıkması ve Ergenekon operasyonu etkili oldu.
Askeri istihbaratın vadideki etkisi asgari düzeye indi. Dizi, genel hatlarıyla, Ergenekon iddianamesi düzleminde gelişti.
Veli Küçük’ü
tarif eden İskender Büyük karakteri, en çarpıcı örnektir.
Başkahraman
Polat ise neredeyse
Savcı Zekeriya Öz’e benzer hale geldi. Savcının silahlı hali gibi...
Soruşturma safhasındaki bazı gizli bilgiler de henüz iddianameye dönüştürülmeden önce vadide yer buldu. Bu durum, kimi izleyicilerde “önceden biliyorlar” algısını güçlendirirken, kitleler üzerindeki etkisini arttırdı. Ancak, Silivri’de “istenmeyen dizi” oldu.
Rotadan çıktı
Bu dönem, 2 yıl sürdü. Kamuoyuna yansıdığı kadarıyla,
ekonomik kriz yüzünden Show’da yayına ara veren Kurtlar Vadisi, tekrar döndüğünde 2003-2006 konseptiyle barışır gibiydi. Yani, Ergenekon’un manyetik alanına geri döndü sanki.
İskender Büyük, “devlet menfaatlerini koruyan adam” pozuna büründürüldü, kahramanımız Polat’la Cumhurbaşkanının refakatinde barış turuna çıkarıldı.
Kamuoyunda; Ergenekon davasının örtülmesi için üst düzey girişimlerin başlatıldığı ve tarafların bir araya getirildiği algısı oluşturuldu. Kimi Ergenekoncu siteler de aynı minvalde Silivri’deki davanın 1 yıl içinde düşürüleceği iddiasını işlemeye başladılar.
Ana tema da değişmeye başladı. ABD ve AB karşıtlığı, Kürt düşmanlığı, Ulusalcılık yükselen değerler gibi algılanır oldu.
Dizi, Doğan Grubu’na
transfer olduktan sonra iyice zıvanadan çıktı. Aydın Doğan’ın karakterize edildiği Davut Tataroğlu’nun kerametlerini görür olduk. PKK’lı bir
bölge sorumlusuna benzetilen Muro karakteri, bir anda öldürüldü. Ergenekon’un söylemiyle Kurtlar Vadisi’nin konsepti kolkola girdi.
Pusu oldu Para
Maalesef, Kurtlar Vadisi, aradan geçen 6 yılda, paraya göre rotasını belirleyen, girdiği kaba göre şekillenen “Kurtlar Vadisi-Para” formatına bürünmüştür. Hiçbir inandırıcılığı kalmamıştır.
Karşı çıksak da eskiden kendi içinde anlam bütünlüğü ve idealize edilen değerler sistematiği vardı. Hiç olmazsa Ergenekon’a inanıyordu. Şimdi, ABD Doları’nın yeşil rengine göre yalpalayan bir dizi var.
Şiddeti
teşvik eden, kan akıtıcıları meşrulaştıran ve hukuksuzluğu devlet nizamının üzerinde gösteren bir anlayışın hortlatılmaya çalışılması ise cabası...
MHP kontenjanından seçilen
RTÜK üyesi Esat Çıplak’ın, diziye ceza verilmesini isterken ortaya koyduğu şu tarihi gerekçeyi dip not olarak düşmek istiyorum: “Toplumda ki
adalet duygusunun zedelenmesi, devlet algısının bozulması ve şiddetin bir yöntem olarak meşrulaşmasının sonuç olarak hukuk devleti idealini baltalayacağına inanıyorum.”
Yerden göğe kadar haklıdır.