Melik
Fırat dostumuzdu;
vefat etti;
Allah rahmet eylesin: mekânı
cennet olsun. Zaman gazetesi ilgi
çekici bir başlık atmış: "Fırat'ın dünya sürgünü bitti."
Gerçekten de Fırat, Şeyh Sait'in torunu olması dolayısıyla, çeşitli mağduriyetlere maruz kaldı. Ailesi ve yakınları ve tabii kendisi de Erzurum'dan alınarak, başka vilâyetlere sürgüne gönderildi.
1974'te, Fırat ile 27
Mayıs darbesini konu alan bir mülâkat yapmıştım. O gün anlattıkları, bugün Türkiye'de neden bir
Kürt sorunu olduğunu izah eder mahiyette:
Neler anlatmıştı? "
...
Demokrat Parti kurulana kadar memleketimizin Doğu bölgesi çok büyük bir
baskı altındaydı. Doğu'da siyasi bir faaliyet yoktu. DP'nin kurulmasıyla vatan sathına hürriyet fikri yayılmıştı. Bunun neticesinde, Mecburi İskân Kanunu (1947) kaldırıldı. O sıralarda Trakya'da sürgündeydik. Kanun kaldırılınca, ailemle birlikte Erzurum'a dönebildik. Halk Partisi, Doğu'da particiliğin gelişmesini arzu etmiyordu. O günlerde '
Varto mektubu' ortaya çıktı. Mektup şu temayı işliyordu: 'Demokrat Parti Doğu'da gelişiyor ve vatan haini Şeyh Sait'in çocukları bu partiyi tutuyor; hatta Bayar Erzurum'a geldiği zaman, mülevves (kirli) eller üzerinde istasyondan şehir merkezine kadar taşındı.' Demokrat Partili Fuat Köprülü mektuba
cevap verdi. Zamanın Dahiliye Vekili, oyun müspet netice vermeyince, mektubun muhteviyatını benimsemediklerini belirtti. Demokrat Parti, iktidara geldikten sonra, o mıntıkanın insanları kendilerini yeniden vatandaş olma fazileti içinde gördüler..."
Melik Fırat, 1959'da cereyan eden bir olaya da temas ediyordu: "
Kara Kuvvetleri Kumandanı
Cemal Gürsel, hükûmete, 'Doğu silâhlanıyor' diye bir
rapor vermiş. Fatin
Rüştü Zorlu, '8-9 senelik icraatımız sırasında geçmişte kalmış bu gibi hadiseleri unutturmuştuk. Doğu silâhlanıyor, Kürtçülük cereyanı var diye meseleleri alevlendirmek Türkiye'nin hem içte, hem dışta itibarını zedeler' demişse de, Celâl Bayar,
Namık Gedik ve
Genelkurmay Başkanı Rüştü Eldelhun Paşa, 'Milli İstihbarat'ın ve
Kara Kuvvetleri Komutanı Gürsel'in raporu dikkate alınmazsa, kötü bir durum doğar' diye
itiraz etmiş. Ayrıca gene 1959'da, 49'lar diye
Ankara ve İstanbul'dan bazı talebeleri tutuklayıp, hapishaneye sokmuşlardı. Bu tutuklama olduğu zaman, Doğu'da birçok insan, yine eski devir hortluyor diye korktu. Halk Partisi, bundan çok istifade etti. İstanbul'da ve Ankara'da okuyan Doğulu talebeleri, nümayişlerde, bizim aleyhimize sokağa döktüler. 49 Doğulu talebenin tutuklanmasından sonra, Türkiye'nin bir bölümü yeniden şüphe içine düştü. Sırf Demokrat Parti'yi zayıflatmak ve Şarklı talebeleri kullanabilmek için bu tahrikleri yaptılar..." Melik Fırat, kendisiyle ilgili tertipleri de anlatmıştı: "Biz Yassıada'dayken, zamanın merkez kumandanı, Yassıada'ya şahitliğe geldiğinde, 'Melik Fırat'ın dokunulmazlığını kaldırmak istedik, Adnan
Menderes karşı çıktı' demişti. O zaman yaratılmak istenen hadiseye beni de dahil etmek istediklerini anladım."
***
Bugün bildiklerimizle düne baktığımızda, oynanan oyunları daha iyi görebiliyor ve belirli bir hedefe ulaşmak için, nasıl her dönemde, Kürt kökenli vatandaşlarımızın kullanılmak istendiğini daha iyi anlayabiliyoruz.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN