İsrail'in
Gazze'ye saldırısının üzerinden yaklaşık 8 ay geçti.
Birleşmiş Milletler (BM) örgütünün Gazze'de olup bitenleri araştırmak üzere kurduğu komite 15 Eylül'de
raporunu açıkladı.
Bugün BM
İnsan Hakları Komisyonu tarafından ele alınacak raporda, gerek İsrail'in gerekse
Filistinli grupların "savaş suçları ve bazı bakımlardan muhtemelen insanlığa karşı suçlar" işledikleri sonucuna varılmakta.
İsrail hükümeti komiteyi boykot etti ve ülkeye girmesine izin vermedi. Komite, mülakatlar ve
soruşturma yapmak üzere Gazze'ye
Mısır üzerinden girdi; Batı Şeria'dan Filistinli yetkililerle Ürdün'de ve,
Hamas'ın roketlerine maruz kalanlar dahil, İsrailli tanıklarla Cenevre'de görüştü ve neticede 188 mülakatı, on binlerce sayfa belgeyi, 1200 fotoğraf ve uydudan çekilen resmi içeren 575 sayfalık raporu hazırladı.
Rapor, Filistinli grupları İsrail'deki
sivillerle meskun bölgelere roket yağdırmakla suçluyor, ama en ağır yargıyı İsrail hakkında veriyor ve şöyle diyor:
Saldırı, İsrail hükümetinin iddiasının aksine, sadece Hamas militanlarını değil "Gazze halkının tamamını
hedef aldı..." Operasyonlar "bütün aşamalarında sivil halkı cezalandırmak, aşağılamak ve terörize etmek; çalışmak ve geçinmek için gerekli
ekonomik imkanlarına ağır zarar vermek ve giderek artan bir
bağımlılık ve korunmasızlık duygusu aşılamak amacıyla özenle tasarlandı." İsrail Gazze'de, İsrail ordusunun "orantısız güç kullanılması, sivil halka ait malların ve altyapının imhası ve sivil halka acı çektirilmesi"ni öngören Dahiya Doktrini'ni uyguladı.
Komitenin başkanı olan
Güney Afrika Anayasa Mahkemesi üyesi ve
Yugoslavya ve Ruanda'da işlenen savaş suçlarına
bakan mahkemenin savcısı Richard Goldstone, raporu açıklarken şunları söyledi: "İsrail'le yakın ilişkileri olan bir
Yahudi olarak, İsrail'in yaptıklarından en hafif bir ifadeyle büyük bir hayal kırıklığı duyuyorum." İsrail ve yandaşlarının rapora karşı giriştikleri kötüleme kampanyası üzerine de, "İsrail'i eleştiren bir raporu İsrail-karşıtı olarak yaftalamak son derece yanlıştır" dedi ve
adalet duygusuna sahip herkesi BM'nin internet sayfasında mevcut raporu okumaya davet etti.
Goldstone komitesi BM
Güvenlik Konseyi'ne, gerek İsrail hükümetini gerekse Filistinli yetkilileri, önümüzdeki 6 ay içinde savaş suçları işleyenleri soruşturmak ve adalet önüne çıkarmak üzere soruşturma açmaya davet etmesini; tarafların bunu yapmamaları halinde konunun Uluslararası
Ceza Mahkemesi savcılarına tevdi edilmesini
tavsiye ediyor.
Türkiye Başbakanı
Tayyip Erdoğan, 24 Eylül'de BM Genel Kurulu'na hitaben yaptığı konuşmada şu hususların altını çizdi: "Gazze'ye yönelik saldırı, kısa sürede bir insanlık dramına dönüştü. Fosfor bombaları atılması neticesinde, 1400'e yakın insan, çocuk, kadın hayatını kaybetti; 5 binin üzerinde insan yaralandı. Ve Gazze'nin altyapısı yerle bir edildi... Üzülerek ifade etmeliyim ki Gazze'deki insani trajedi halen devam ediyor. İnsanlar çadırlarda yaşıyor, içilecek su bulamıyor. Bu tabloya karşı biz insani görevimizi yapıyor muyuz? Acaba BM ne yapabiliyor veya
Güvenlik Konseyi ne yapabiliyor? Bunun üzerinde hassasiyetle durmamız gerekiyor... Filistin sorunu, sadece bir tarafın talepleri esas alınarak çözülemez. İsrail'in güvenliği kadar Filistinlilerin güvenliği de önemlidir. İsrail'in istikrar talebi kadar Filistin halkının
özgürlük ve barış talebi de meşrudur... Biz, Türkiye olarak, Gazze'deki insani durumla ilgili vahim tabloya göz yumulamayacağını her vesileyle vurguladık, vurgulamaya da devam ediyoruz. Gazze'deki insanlık dramının sona erdirilerek kalıcı huzur ortamının tesisi, insani ve vicdani sorumluluğumuzdur..."
Başbakan Erdoğan'ın bu sözlerine tamamen katılıyorum ve halen
BM Güvenlik Konseyi üyesi olan Türkiye hükümetini Goldstone raporunun önerilerine tam
destek vermeye çağırıyorum. Erdoğan söylediklerinin gerçekten arkasında duruyor ise, bunu göstermenin daha iyi bir yolu olamaz.