Sibel Edmonds’ın adını bir yerlerden duymuşsunuzdur. ABD’de içinde
Türkiye’nin adının da geçtiği bir skandalın baş aktörü o. Nedense Türkiye medyası onunla pek ilgilenmiyor. (Taha Kıvanç dışında.)
32 yaşında kendini Türk-
Amerikan olarak tanıtan bir
İran Azerisi, tam adıyla Sibel Deniz Edmonds. İran’dan Türkiye’ye gelmiş bir aileden, babası bir doktor. 1988 yılında üniversite eğitimi için ABD’ye gitmiş. George
Washington Üniversitesi’nde
Ceza Hukuku ve
Psikoloji eğitimi almış.
Kamu Politikaları mastırı yapmış. Hayatını değiştiren 11
Eylül saldırıları olmuş.
11 Eylül 2001 saldırılarından beş gün sonra FBI’dan aranmış ve
Türkçe, Azerice ve
Farsça çevirmen olarak işe alınmış.
Onun adını tüm Amerika bu göreviyle ilgili ifşaatları ve hazırladığı raporlarla tanıdı.
Bir şirket ya da devlette kamu aleyhine yapılan bir işi ortaya çıkarmak ABD’de epey itibarlı bir iş. Türkiye’de “devletin de hiç sırrı kalmadı kardeşim” diye epey bir vahlanma meselesi yapılan ve yapanların “itirafçı” diye aşağılandığı durum ABD’de “Whistleblower” adıyla kurumsallaşmış epey itibarlı bir iş. Edmonds’da FBI’da
tanık olduğu usulsüzlükleri ve yanlış işleri ortaya çıkararak “Whistleblower” unvanını elde etmiş biri.
Edmonds’ın işinin bir parçası da FBI’ın elindeki eski tarihli Türkçe, Farsça yazışma ve belgeleri de tasnif etmek ve arşivlemekmiş. Bu sırada
Nisan 2001 yılında FBI’ya bir Farsça tercümanı vasıtasıyla
Usame Bin Ladin’in ABD’de dört-beş şehre uçakla saldıracağına ilişkin istihbarat gelmesine rağmen FBI’ın bu konuda ilgili yerleri uyarmadığını fark etmiş ve bunu üstlerine raporlamış. Onlar hiçbir şey yapmayınca da kamuoyuna açıklamış bildiklerini. 11 Eylül komisyonuna ifade vermiş. Ünlü 60 dakika programına çıkmış.
Edmonds’ı 2002 Nisanında işinden eden iddia ise Douglas Dickerson adlı Ankara’da ABD Büyükelçiliği’nde görev yapmış bir diplomatla evli, FBI’ın başka bir Türkçe tercümanı olan Melek Can ile ilgili ortaya attığı iddialar. Türkiye istihbaratıyla birlikte çalışıp bazı bilgileri manipüle ettiğini iddia ettiği Can ile ilgili Edmonds’ın iddiaları FBI yönetimi,
Kongre’ye kadar uzanıyor. Tabii bir de Ankara’ya ve MİT’e. Edmonds’a bakılırsa Türkiye istihbaratı Washington’da cirit atıyor ve operasyonlar yapıyor.
Sibel Edmonds’ın Melek Can ile kişisel bir husumeti olduğu bu yüzden böyle iddialar ortaya attığını söyleyenler de var. ABD
Adalet Bakanlığı ise yaptığı inceleme sonucunda Edmonds’ın iddialarını ciddi ve itibar edilir buldu ve FBI’ı iddialarla ilgili yeterli işlem yapmamakla suçladı.
Edmonds o günden beri “Whistleblower” sıfatıyla konuşmaya ve iddialar ortaya atmaya devam etti. (Daha fazla ayrıntı isteyenler konunun sıkı bir takipçisi olan Taha Kıvanç’ın yazılarına bakılabilir.)
Sibel Edmonds yine konuşmuş. Bu kez
Amerikan sağının saygın dergisi The American Conservative onunla yapılmış bir
röportajı “Kim korkar Sibel Edmonds”tan başlığıyla
kapak yapmış.
Orada gündeme getirdiği bazı iddialar Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor.
O röportajdan Türkiye basını
Ermeni soykırımı tasarısı çıkmasın diye Kongre üyesi kadınlarla lezbiyen ilişkiye giren Türk kadın ajanlarla ilgili anlattıklarıyla ilgilendi. Ama
Mehmet Eymür ve
Abdullah Çatlı ile ilgili de iddiaları var Edmonds’ın.
Sibel Edmonds FBI’ın ilk Türkçe çevirmeni olduğu için 1996’dan 2002 yılına kadar FBI’ın elindeki tüm Türkçe belgeleri tasnif ve tercüme işini de yapmış. Bu sırada Edmonds’ın karşısına
Susurluk ile ilgili FBI kayıtları da çıkmış.
Edmonds’ın iddialarının ortasındaki isim 1994-1997 yılları arasında Ankara’da
ABD büyükelçiliği yapan Marc Grossman. Edmonds’ın anlattığına göre şu anda ABD Dışişleri’nin üç numaralı koltuğunda oturan Grossman, Susurluk skandalı ile ilgili bazı yasadışı operasyonlara adı karıştığı için Türkiye’deki görevinden Washington’a çekildi.(Grossman görevi bitince Ankara’dan ayrılmıştı hâlbuki.) Onun gibi yasadışı işlere karıştığı için Ankara’dan çekilen bir diğer isim de Edmonds’ın belalısı olduğu Melek Can’ın eşi Douglas Dickerson.
İşte tam bu noktada Edmonds ilginç iddialar ortaya atıyor. Bu iddialardan biri olaylar patlak verince Türkiye’den ABD’ye resmî bir görevle gönderilen eski MİT yöneticisi Mehmet Eymür’ün ABD vatandaşı olduğu. Bir diğer iddiası Abdullah Çatılı ile ilgili. Edmonds’a göre Çatlı
Interpol tarafından en çok arananlar listesinde olduğu 1989 yılında ABD’ye geldi ve
Chicago’da yaşadı ve 1996 yılında ölene kadar bu Amerikan bağlantılarını sürdürdü. (Çatlı’nın Mehmet Özbay adıyla Chicago Başkonsolosluğu’nda işlemler yaptırdığını o yıllarda
Yasemin Çongar da belgeleriyle ortaya koymuştu.)
Şu sırada Başbakan’ı izlemek üzere ABD’de pek çok Türk gazeteci var. İşte onlara atlatma bir haber tüyosu: Sibel Edmonds ile röportaj yapın.