Ah nice bir uyursun uyanmaz mısınGöçtü kervan kaldık dağlar başındaÇağrışır tellallar inanmaz mısınGöçtü kervan kaldık dağlar başında.
Bu yıl da kaçırdık, umut seneye. Belki gelecek sene
Allah nasip eder de Ramazan'ı bu kez doyasıya yaşarız. Tıpkı çocukluğumuzdaki gibi sabahlara kadar Ramazan'ı ruhumuzda duyar, arınır, durulur, demleniriz.
Oruç bizi ruhumuzun bütün dünya bulaşıklarından kurtarır ve bizi tutar. Maalesef bu yıl da kervan göçtü, biz yine kuş uçmaz kervan geçmez dağların başında kaldık.
Belki seneye bizi kurda kuşa yem olmaktan kurtaracak kervana yetişiriz. Maalesef yine hay huyda geçti, yine ıskaladık, yine ah vahlar içine düştük.
Karşıdakini hiç muhatap almayan, sadece kendini hatırlatma amacı taşıyan matbu kartlarla kutladık bayramı. Sadece halkla ilişkiler çalışması amacı güden bu kartları göndermek için bayramı vesile ettik. Hiçbir duygusu, hiçbir sıcaklığı da yoktu zaten. En masumu cep telefonuyla yapılan bayramlaşmalardı. Hatta bugünkü şartlarda en sıcağı da denebilir. Cep telefonundaki bütün listeye gönderilmiş, muhatabı bile belli olmayan, genel cümlelerle yazılmış mesajların bayramlaşma olarak yansıma bulması pek de mümkün görünür gibi değildi. Ne bayramın ruhu var içinde ne Ramazan'ın...
Zaten yaşadığımız şehirde mahalle yok, sıcak temas yok. Sıcak bayramlaşma, sıcak selamlaşma olmadığı için bayramın ruhu da yok.
Her şeyin hızla değiştiği, bütün geleneklerin, gelişen teknolojiden önce hızlı göçe
kurban gittiği günler yaşıyoruz. Şehirlerin ve kasabaların yerlileri başka yerlere göç ediyor.
Atalarından taşıdıkları gelenekleri yeni yaşadıkları yerlere taşıyamıyorlar. Bu yüzden ne olduğunu tam da anlayamadıkları acayip bir şey yaşıyorlar. Bunun adına bayram denir mi bilmiyorum. Dışarıda bayramı yaşayamıyoruz bari içimize dönebilsek, ruhumuzun derinliklerine inebilsek de bu dağdağalı hayatta sığınacak bir yer bulabilsek. Elimizi bir uzatabilsek, oruç bizi tutacak ve bir daha bırakmayacak. Her an şiddetle esen hayat rüzgarlarında bizi savurmayacak.
Yazık ki bu yıl da kaçırdık.
Bütün umudumuz seneye.
Yaz Ramazan'ında Allah nasip ederse bu kez İstanbul'un ruhunu koklarız. Eyüp'te
teravih kılar, Beyazıt'ta sabahlarız.
Sabah ezanının İstanbul'un ruhunu nasıl uyandırdığını görür gün ışıltısının Boğaz'daki yansımalarını seyrederiz. Ufkumuzda güneş doğarken bu kez uyanık yakalanırız. Belki Süleymaniye'de bayram namazı kılarız.
Yazık ki bu yıl da kaçırdık...