Futbol haberleri verilirken
canlı yayına bir kulüp yöneticisi bağlanıyor ve bu kişi aynen şöyle diyor: “Geçen yılki başarımızı taraftarlarımızın duaları sayesinde kazandık.”
Böyle durumlara televizyoncular “canlı yayın kazası” diyorlarmış. Böyle kazalardan bizim televizyon kanallarında biraz fazlaca oluyor, nedeni de çok basit. “Canlı yayın” yapmak adına her
telefonu ele geçirilen kişiye bağlanırsanız bu kazaları bol bol yaşamanız kaçınılmazdır.
***
Canlı yayınlanan sohbet programları ya da bir soru soranın karşısına oturtulmuş uzman olmayan uzmanların konuştukları programlar da aslında bu kazalardan daha az vahim değil. Üzerinde durulan konu hakkında birkaç cümle dışında bir bilgisi ve dolayısıyla fikri de olmayan onlarca kişi, her gün onlarca kanalda izleyenlere yanlış bilgi veriyor. Ne yazık ki soru soranlar da hazırlıksız oldukları için bu bilgi yanlışlarını düzeltemiyorlar.
Sözlü bir toplumda yaşadığımız ve büyük bir çoğunluğumuz
kitap okumak yerine bilgileri kulaktan edinip tekrar etme alışkanlığında olduğu için bu tür
ekran facialarının yanlış bilgileri kartopuna çevirmesi kaçınılmaz oluyor.
***
Ekranların gizli faciaları da var. Bunlardan biri de
genç ve deneyimsiz muhabirlerin, yine canlı yayın uğruna doğrudan ekrana çıkıp, vahim
Türkçe ve ifade yanlışlarıyla bir olayı anlatmaya çalışmaları yani anlatamamaları.
“Canlı yayın” merakı dolayısıyla stüdyodaki
spiker de çoğu zaman hiçbir anlamı olmayan sorularla konuyu iyice anlaşılmaz hale getiriyor, bazen de muhabir aynı üç cümleyi orasından burasından tekrarlayarak olayı iyice çorba ediyor.
Canlı yayın konusu artık meraktan da öte, öylesine takıntı halini almış durumda ki, ekranda birden canlı yayın yazısı beliriyor, izleyici önemli bir yayınla karşılaşacağını sanıyor ve karşısına normal haberlerin en dibinde yer alacak, önemi kendisinden menkul bir kişinin
basın toplantısı çıkıveriyor.
***
Bir de “son dakika” var. Herhalde bu iki kelimeyi gerçekten anında izleyiciye yetiştirilmesi gereken haberler için kullanmak gerekir; ama bizde öyle olmuyor, bu iki kelimenin ekranda belirmesinin ardından bazen gerçekten önemli bir haber de gelebiliyor, ama çoğu kez kimsenin umurunda olmayacak bir haber çıkıyor.
Özellikle
pazar geceleri
futbol tartışmalarının, insanları futboldan ve futbol dünyasından soğutacak hale geldiğini söylemeye gerek var mı.
Öyle anlaşılıyor ki, televizyon yöneticileri kendi aralarında bazı yarışmalar içinde. Kim daha çok canlı yayın yapacak... Kim daha çok muhabiri daha uzun konuşturacak... Kim daha çok uzman ya da uzman diye sunulan kişiyle telefon bağlantısı yapacak...
Bizim ekran faciaları dediğimiz konuların çoğu kuşkusuz
RTÜK’ün işi değil. Ama RTÜK futbol tartışma programlarına el atarsa gerçekten spora büyük iyilik yapmış olur.