Geçen salı akşamı Samanyolu Haber kanalında
Yavuz Baydar'ın hazırlayıp sunduğu "Rota" programının konukları
Amberin Zaman ve
Yavuz Semerci idi.
Konu Doğan Yayın Grubu'na (DYG) çıkarılan astronomik
vergi borcundan hareketle medya olduğu için ilgiyle izledim. Programdan aklımda kalan sözü, The
Economist dergisi
Türkiye temsilcisi ve
Taraf gazetesi yazarı Amberin Zaman söyledi: "
Medyada aynaya bakma zamanı..."
Medyada aynaya bakma zamanı çoktan geldi, ama geçmemesi lazım. Medyanın işi nedir? Türkiye'de medyanın işini doğru düzgün yapamayışının nedenleri nelerdir? Bu sorular üzerine
tartışmayı sürdürmeliyiz. Kendi hesabıma bu sorular üzerine yıllar içinde kaç yazı yazdığımı hatırlamıyorum, ama medyada çıkan her
kriz ya da patlak veren her olağandışı gelişme üzerine bunları gündeme getirmeye çalışıyorum.
Önce
Bahçeşehir Üniversitesi'nde verdiğim "Medya ve Siyaset" dersinde, özgürlükçü ve çoğulcu demokratik rejimlerde medyanın işinin ne olduğu konusunda öğrencilerime anlattıklarımı kısaca aktarayım: Demokrasinin sağlıklı bir şekilde işleyebilmesinin ön şartlarından biri,
yurttaşların yurt ve dünya olayları hakkında bilgi sahibi olmalarıdır. Çünkü yurttaşlar kendileri açısından doğru siyasi tercihleri ancak gerekli bilgilere sahip oldukları takdirde yapabilirler. Yurttaşlar ihtiyaç duydukları bilgileri çeşitli yollardan, ama esas olarak medyadan edinirler. Bunun için medyaya düşen başlıca sorumluluklar, medyanın başlıca işlevleri şunlardır:
1) Haber işlevi: Doğruluğu mümkün olan her yoldan tahkik edilen haberleri, ilgili bütün tarafların görüşlerini yansıtarak, yani herhangi bir taraf tutmaksızın, nesnel (objektif) biçimde vermek. 2)
Yorum işlevi: Yurttaşların olayların ardındaki gerçekleri anlayabilmeleri için, mümkün olabildiğince farklı bakış açılarını yansıtan ve
ehliyet sahibi kişiler tarafından yapılan yorumları iletmek. Taraf tutmadan verilen haberler ile belirli bir bakış açısını yansıtan yorumları birbirine karıştırmamak, yani haber - yorum ayrımını sıkı sıkıya uygulamak demokrasilerde kaliteli gazeteciliğin en temel ilkelerinden biridir. 3) Tartışma forumu işlevi: Sadece düzenli yazan köşe yazarlarıyla değil, dışarıdan yazan yorumcular ve yapılan mülakatlar yoluyla,
siyaset, ekonomi ve kültür hayatının tartışma konuları üzerine forum ya da dilerseniz yurttaşların tercihler yapmalarını kolaylaştıran bir "fikirler piyasası" oluşturmak. 4) "Dördüncü
Kuvvet" işlevi: Demokrasilerde medya yürütme, yasama ve yargı kuvvetleri yanında dördüncü kuvveti oluşturur. Bu işlev medyanın siyasi, idari, iktisadi ve sair güç sahiplerinin demokrasiye, insan haklarına, hukuka ve ahlaka aykırı davranışlarını soruşturmasını, açığa çıkarmasını ve ilgililerden
hesap sormasını içerir.
Medyanın yukarıda sayılan asli işlevlerini yerine getirebilmesinin koşulları ise şu noktalarda toplanabilir: 1) Hukuk düzeninin ifade ve basın özgürlüğüne yer vermesi. 2) Medyanın çoğulcu ve rekabetçi bir yapıda olması. Bunun için mülkiyet temerküzünün önlenmesi, yani medya sahipliğinin az sayıda elde toplanmasının yasal önlemlerle engellenmesi. Bu konuda en etkili uygulamalardan biri, gazete sahiplerinin aynı zamanda
radyo istasyonları ve televizyon kanallarına sahip olmalarını yasaklayan düzenlemeler. 3) Editoryal
bağımsızlık, yani patronların gazetecilerin işlerine burunlarını sokmamaları; medyanın haber ve yayın politikasını patronların değil gazetecilerin yönetmeleri. 4) Gazetecilerin basın meslek ve ilkelerine bağlı olmaları, yani işlerini doğru olarak yerine getirmekten başka bir amaca
hizmet etmemeleri (yani haber ve yorumları devletin, hükümetin, patronların, vs. çıkarlarına uygun olarak çarpıtmamaları). Bu bağlamda gazetecilerin devlete, hükümete ve patronlara karşı bağımsızlıklarını korumak için sendikal örgütlenme ve diğer yollardan mesleki
dayanışma içinde olmaları. Türkiye'de medya bu standartların neresindedir? Cevabı gelecek yazıda. İyi bayramlar.