Dalga dalga gelen
Ergenekon operasyonları hakkında en çok sorulan sorulardan biri “Bakalım Fırat’ın doğusuna da uzanacak mı?” olmuştu. Bu beklentinin yerine geldiği söylenemez, kaldı ki Ergenekon’da operasyonlara ne zamandır ara verilmiş, hatta bazılarına göre bundan sonra gürültülü Ergenekon tutuklamalarına
tanık da olmayabiliriz. Ergenekon durdu durmasına ancak Fırat’ın doğusunda operasyonlar dur
durak bilmiyor. KCK operasyonlarını kastediyorum.
Önce KCK’nın ne olduğuna bakalım: KCK, Koma Ciwaken
Kürdistan’ın yani Kürdistan Topluluklar Birliği’nin kısaltması. İddiaya göre bu
örgüt, yasadışı
Kürt siyasi hareketiyle (
PKK) yasal olan (DTP) arasında
köprü vazifesi görüyor.
İşte KCK ile irtibatlı olduğu ileri sürülen çok sayıda kişi son dönemde gözaltına alındı, önemli bir bölümü de tutuklandı. Bunların arasında DTP genel Başkan Yardımcıları, değişik kademelerden DTP yöneticileri ve üyeleri, eski belediye başkanları, eski ve yeni belediye yöneticileri bulunuyor. Soruşturma kapsamındakilerin ciddi bir oranını kadınların luşturduğunu da hatırlatalım.
Kürt siyasi hareketi tarafından yakından ve kaygıyla takip edilen bu operasyonların genel kamuoyunda belli bir ilgi uyandırdığı söylenemez. Tabii önemli bir istisna mevcut:
Zaman Gazetesi,
Samanyolu TV ve
Aksiyon Dergisi KCK
soruşturmasını adım adım ve en ince detayına kadar
tarif ediyor ve buna neredeyse Ergenekon soruşturmasına olduğu kadar sahip çıkıyor.
Neden yanlış?
Bu operasyonların yanlış olduğu kanısındayın.
Güvenlik bürokrasisi içinde benim gibi düşünenlerin sayısının hiç de az olmadığını da biliyorum. Onların neden
itiraz ettiklerini bilmiyorum ancak bana göre bu soruşturma birçok açıdan anlamsız, yararsız ve hatta zararlı. Şöyle ki:
1) Kürt siyasi hareketinin yasal ve yasadışı boyutları birer gerçeklikse, bunların arasında “yarı yasal” olarak tanımlayabileceğimiz bir yapının bulunmasından daha
doğal ne olabilir?
2) Hükümetin ilan ettiği “Kürt
açılımı”nın, yasadışı Kürt hareketini, kendi rızasıyla tasfiyeyi ve onu yasal siyasi süreçlere katmayı hedeflediğini düşünüyorum. Hal böyleyken bu geçişi kolaylaştırabilecek köprüleri yıkmak
akıl kârı gözükmüyor.
3) Tıpkı daha önceki
siyasi partiler (HEP, DEP,
HADEP,
DEHAP) gibi DTP’nin de PKK ile yoğun bir ilişkisi olduğu bir sır değil. Devlet bu ilişkiyi koparmayı daha önce defalarca denemiş ve her sefer başarısız olmuştu. Hatta bu yöndeki çabaların o partileri daha da güçlendirmiş olduğunu söyleyebiliriz. O halde, tam da “Kürt açılımı” tartışılırken eskiye dönmeyi anlamak mümkün değil. Ayrıca, daha önce de KCK benzeri yapılar mevcuttu v
e devlet bunları yok etme yerine bir şekilde denetim altına almayı daha fazla
tercih ederdi.
4) Bu yapılan operasyonların PKK ile DTP’nin ilişkisini koparacağını herhalde kimse hayal etmiyordur. Son
Güneydoğu turumda, bölgede PKK ve Öcalan’ın hiç olmadığı ölçüde meşrualşmış olduğuna tanık oldum. Yani bu türden baskılarla bölgedeki PKK etkisini yok edileceğini düşünmek hiç inandırıcı değil.
Özetle, DTP çevrelerinin “
Asker operasyonlarını durdursun” şeklindeki taleplerinin gerçekçi olmadığını defalarca yazıp söylemiş birisi olarak neye
hizmet ettiğini anlayamadığım şu KCK operasyonlarının sonlandırılmasının çok isabetli olacağını düşünüyorum. PKK’yı DTP’leştirmek varken DTP’yi PKK’laştırma sevdasından vazgeçilmemesi durumunda onca umuda yol açan açılımın başarılı olma şansı kalmayabilir.