Lütfen susun, lütfen sorumluluğu başkalarının üstüne atmayın. Yaşadığımız sel felaketinin en önemli sorumlusu sizlersiniz. Yerel ve Anaşehir Belediyelerinden söz ediyorum. Yıllardır sorumsuzca davrandınız. Şimdi karşımıza çıkıp, neden bu durumlara düştüğümüzü anlatmayın. Vatandaşları suçlamayın. Ayıptır…
Çıldırmak işten değil.
Trakya ve
İstanbul perişan durumda.
Yağmur yağdı, insanlar öldü.
Binaları seller götürdü.
Büyük bir insan ve parasal zarara uğradık.
Hani Türkiye gelişmişti?
Hani İstanbul megakent idi?
Tam 12 yıldır bu kenti Ak Parti yönetiyor. Belediye Başkanlığı ve
Başbakanlık süresince Erdoğan bu kenti ve
ülkeyi yönetmedi mi?
Peki bugünkü durum ne?
Şimdi bakıyorum, tüm yöneticilerimiz ekranlara yığılıyorlar ve neden bu noktaya gelindiğini anlatıyor.
Aaaa bir de ne görelim, konuşmaların sonunda
kabak yine
halkın kafasında patlatılmıyor mu?
Halk ne yapmış ?
Olmayacak yere bina yapmış…
Kuru dereyi işgal etmiş…
Yasak yerlere
toprak atmış…
Allah Allah, siz ne güne duruyorsunuz? O binalara siz izin vermiyor musunuz? Hatta gidip hepsine elektrik su bağlamıyor musunuz?
Olmadık yerlere yol yapanlar kim ? Halk mı, yoksa sizler misiniz ? Köprüler kurmadınız mı?
Hayır beyler, Siz belediye Başkanları asıl sorumlu sizlersiniz.
Aslında, çarşamba sabahı CNN TÜRK’ teki Parametre programına katılan
Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım söyledi. Enis Berberoğlu’nun sorularını yanıtlarken lafı gevelemedi. Belediyeleri
sanık sandalyesine oturtmaktan korkmadı.
* * *
GÜLME KOMŞUNA, GELECEK BAŞINA…
Çok ilginç bir
manzara ile karşı karşıyayız.
İktidarın Doğan Gurubunu medya’dan çıkartma operasyonu ile ilgili gelişmenin ülke içindeki yansımalarına hiç dikkat ettiniz mi ?
Gazeteleri ve
İnternet Sitelerini inceledim.
Köşe yazılarını okudum.
Kimi açıkça, kimi kapalı kapılar ardında yapılmış açıklamaları dinledim.
Genel hava çok garip.
Bir kesim var ki, keyif içinde. Aydın Doğan’ın düşürüldüğü durumdan çok memnunlar. “Ooh, nihayet bunun da kafası kesiliyor” diyorlar. Hem de hiç saklamıyorlar. Kendi gazetelerinde, İnternet sitelerinde ve köşe yazılarında açıkça belli ediyorlar.
Doğan Gurubunun mallarını şimdiden ele geçirme planları yapanlar var. Ellerini ovuşturuyorlar ve iştahla paylaşma masasına oturmaya hazırlanıyorlar.
Keyif içindeler.
Hatta, bürokrasiye yol gösteriyorlar. “Aman RTÜK’e de haber vermeyi unutmayın, onlar da harekete geçsinler” diyenler var.
Bir diğer kesim var ki, onlar son derece rahatsızlar. İlerde başlarına nelerin gelebileceğini açıkça görebiliyorlar. Ancak sesleri çıkmıyor. Daha doğrusu seslerini çıkartmak istemiyorlar.
Korkuyorlar.
Ya gizlice
telefon ediyorlar veya kimselere görünmeden Aydın Doğan’a
destek verdiklerini söylemekle yetiniyorlar.
Ortaya çıkmamaya çalışıyorlar.
Zira İktidarlara biat etme döneminin bitmediğini, kendi ayakları üstünde durmaya kalkanların
boyunlarının kesildiğini görüyorlar.
Dikkat edin, ister
TÜSİAD çerçevesinde olsun, ister kişisel temelde olsun, birsüre öncesine kadar açıkça konuşabilen, İktidarları eleştiren iş adamlarından hiçbiri ortada kalmadı.
Kayboldular.
Eskiden olduğu gibi boyun eğmeyi, Başbakan’a övgüler dizmeyi
tercih ediyorlar.
Devlet sonunda kazandı.
Ne Demokrasi, ne hoşgörü, ne de kardeşlik…
Bürokrasiye bir işaret vermek yetiyor.
Bakanına, Başbakanına yaranmak isteyenler de hemen harekete geçiveriyorlar. Üstelik, iktidarın başı, bazen işin kontrolden çıktığını görüp durdurmaya kalksa bile yapamıyor. Kendi tuzağına düşebiliyor.
Bence, Erdoğan’ın bugünkü durumu budur.
Belki
Maliye denetimcileri tetiği çekiyorlar, ancak unutmamak gerekir ki, işin siyasi faturası onlara değil, iktidarların başındakilere çıkarılıyor.
BİRGÜN SİZE DE SIRA GELECEKTİR...
Hitlerin ayak seslerinin arttığı dönemli ilgili Rahip Niemüller’in hikayesi çok önemlidir. Eminim biliyorsunuzdur.
Önce
Yahudileri almaya geldiler,
Hiç sesimi çıkartmadım.
Zira Yahudi değildim.
Sonra koministleri toplamak için geldiler,
Yine sesimi çıkartmadım.
Zira kominist değildim.
Ardından sendikacıları aldılar,
Yine sustum, sendikacı değildim.
Sonunda beni almaya geldiler.
Hiç kimsenin sesi çıkmadı.
Zira beni savunacak kimse kalmamıştı.