Deprem olursa


Trakya’dan sonra İstanbul da ‘sel felaketi’ne uğradı; sabahın erken saatlerinde İkitelli’de 3-4 metreye yükselen sular altında kalan, sürüklenen araçların, demir yığınına dönen TIR’ların manzarası ürkütücüydü. Helikopterler inip kalkıyordu. 30 kişi hayatını kaybetti. Onlarca insan kayıp. İstanbul gibi bir ‘megaköy’de yaşayıp da bu tür felaketlerden sağ çıkmanın ‘afet yönetimi’yle falan hiç ilgisi olmadığını dün bir kez daha gördük. Prof. Mikdat Kadıoğlu senelerdir uyarır ama sonuçta biraz ‘şanslı’ olanlar kurtuldu! Diğerleri içinde yaşadıkları kentin çarpıklıklarının ve kötü yönetiminin kurbanı oldular. İstanbul deprem bekliyor! 17 Ağustos depreminin üzerinden on yıl geçti. Trakya ve Marmara havzası, İstanbul’u tehdit eden fay hatları nedeniyle taşıdığı yer altı riskleri kadar küresel ısınma ve iklim değişikliğinin tehditlerini de üzerinde barındırıyor. Artan sıcaklıkla birlikte fırtına, sel, kasırga gibi doğa olayları önümüzdeki yıllarda daha da sertleşecek. Çevre felaketlerine yol açacak. Kentin buna göre yapılanması gerekirken, İstanbul depremden bu yana geçen on yılda katlanarak büyüdü, betonlaştı. Dağ, tepe bina oldu. Dere yataklarını konutlar, fabrikalar, alışveriş merkezleri doldurdu. Yetmedi; kuzeydeki son yeşil alan da, ‘üçüncü köprü’yle talan edilecek. Dünkü selde gördük: Atatürk Havalimanı’na giden yollar, Avrupa otoyolunu Edirne’ye bağlayan köprüler, kavşaklar azgın suların altında kaldı. Buralar aynı zamanda kentin ‘vitrin’i. Başka bir ülkeden geldiğinizde, ilk izlenimi havaalanı çıkışı verir. Havaalanı çevresinde genellikle yüksek yapılaşmaya izin verilmez. İkitelli’yi yutan Ayamama Deresi doğanın bu çarpıklığa isyanı gibi; her on yılda bir taşmaktadır. Havaalanı yolunu sel alır mı?! Hurda yığını haline gelen TIR’ları içinde barındıran arazinin olası bir selde ne hale geleceği düşünülmemiş midir? Felaketin bir başka boyutu da Silivri’den sonra Tekirdağ’a kadar uzanan yazlıklardır. Selimpaşa görüntüleri yansıdı ekranlara. Sahilleri duvar gibi ören yazlık siteler, sel sularının altında kaldı. İnsanlar can verdiler. Doğa, Marmara depreminde ağır bir uyarıda bulunmuştu. İzmit, Değirmendere ve Yalova’daki sitelerde binlerce kişi öldü. Bu konutların çoğu ne yazık ki fay hattı üzerine ve dere yataklarına yapılmıştı. Rahmetli Aykut Barka ile depremden sonra bölgeye gittiğimizde, elma bahçeleri içinde temelsiz, kum ve çakılın üzerinde yükselen 4-5 katlı binaların kadayıf gibi nasıl da yamyassı olduklarını görmüştük. İTÜ’den Prof. Mikdat Kadıoğlu da, televizyonda dere yatakları üzerindeki yapılaşmanın seldeki etkisini anlatıyordu. Yetkililer istedikleri kadar ‘doğal afet’ desinler, bu yıkımda rantçı zihniyetlerin payı büyük. İnsan eliyle hazırlanan felakete ‘doğa’ da yardımcı oluyor. İstanbul kendi sonunu hazırlıyor!

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER