Ergenekon davasına
bakan mahkeme, 1997 yılında, dönemin
Başbakanı
Mesut Yılmaz’ın isteğiyle
Başbakanlık Teftiş Kurulu
Başkanvekili Kutlu
Savaş tarafından hazırlanan meşhur
Susurluk raporunun aslını Mesut Yılmaz’dan istemeye karar vermiş.
İlk bakışta bu çok saçma bir istekmiş gibi gözüküyor. Çünkü, Başbakanlık Teftiş
Kurulu tarafından, Başbakan’ın resmi yazısıyla başlatılan bir ‘araştırma’nın raporunun
normal şartlarda Başbakanlık arşivinde olması gerekirdi. Ama anlaşıldı ki Başbakanlık arşivinde bu rapor da, klasörler dolusu tuttuğu ifade edilen ekleri de yoktu.
Aslına bakacak olursanız raporun kendisini artık bilmeyen ve okumayan kalmadı.
Sırf Ergenekon davasının ek klasörlerinde bile ben sekiz on tane Susurluk raporu tam metnine denk geldim. Üstelik sansürsüz, eksiksiz versiyonlar bunlar.
Zaten raporu zamanında biz Radikal’de ek olarak da yayımlamıştık. Hatırladığım
kadarıyla bazı dergiler de Susurluk raporunun tamamını ya da geniş özetini ek olarak okuyucularına dağıtmışlardı.
Mahkemenin neden raporun ‘aslı’nı istediğini bilmiyorum. Herhalde raporun resmiyet derecesini ve gerçekliğini
tartışmasız kılmak için bunu yapıyorlar. Ve yaptıkları anda da skandal ortaya çıkıyor: Rapor, Başbakanlık arşivinde bulunmamaktadır.
Bunun bir anlamı, Susurluk raporunun gerçekte resmen varolmadığı olabilir. ‘Nasıl olur öyle şey’ demeyin, devlette bir kâğıdın üzerinde sayı, ilgi, konu vs. arşivlemeyle ilgili bilgiler bulunmuyorsa o kâğıt resmi bir kâğıt olmayabilir.
***
(Bu konuda benim bildiğim en
komik örnek, Necmettin
Erbakan’ın 199
7 Haziran ayında 28
Şubat sürecinin sonucu olarak
istifa etmesidir. Erbakan istifasını Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel’e sunar, Demirel de istifa mektubunu Köşk’ün Genel Sekreteri Necdet Seçkinöz’e verir. Seçkinöz kısa süre sonra istifa mektubunun üzerinde sayı, ilgi, konu vs. şeyler olmadığını görür, yani istifa mektubu resmi anlamda Başbakanlık evrakı değildir, bu istifanın geçerliliği üzerinde tartışma da yaratabilecek bir şeydir. Hemen Başbakanlık Kanunlar Kararlar Dairesi’ne istifa mektubu fakslanır, orada mektuba sayı ve numara verilir ve Köşk’e geri fakslanır. Böylece bir Başbakan’ın istifası resmiyet kazanmış olur!)
***
Dikkatli okuyucular hatırlayacak, bir süre önce bu köşede eski başbakanlardan Mesut Yılmaz’ı eleştiren bir yazı yazdım, zamanında Susurluk raporunu hazırlatarak çok önemli bilgilere herkesin erişmesini sağlayan Yılmaz’ın bu raporun hukuki gereğini yerine getirmediğini, hatta raporu o zaman isteyen mahkemelere bile göndermediğini yazdım.
Mesut Yılmaz bu yazım üzerine bana iki kez cevabi
mektup gönderdi, onları da köşemde sizlerle paylaştım. Bana göre Yılmaz’ın mektupları çok önemliydi, en azından
bir dönem
Türkiye’nin neden ve nasıl yönetilemediğini gösteriyordu.
Şimdi döndük dolaştık yeniden Susurluk raporuna geldik. Demek rapor Başbakanlık arşivlerine girmemiş. Belki resmen böyle bir rapor hiç olmadı. Bu, Başbakan Yılmaz için Kutlu Savaş’ın hazırladığı özel bir bilgi notundan öte bir şey değildi!
Dediğim gibi raporun kendisi çok önemli değil, o metin hepimizin elinde var. Esas önemlisi raporun bilmemkaç klasörlük ekleri. Acaba o ekler nerede? Bir sürü cinayeti, karanlık olayı aydınlatacak belgeleri içeren o ekler nerede? Onlar da mı Mesut Yılmaz’da?
Türkiye çok ama çoook tuhaf bir
ülke.
Ama bakın, gerçekler yine de ortaya çıkıyor, ilelebet saklı kalmıyor.
Şimdi pek yakında Susurluk raporunun ekleri de ortaya çıkacak.
O zaman göreceğiz zamanında işlenmiş olan görevi
ihmal suçlarının vahametini. Bir cinayetin katilini bildiği halde onu savcılıklara, mahkemelere ihbar etmemenin nasıl olduğunu o zaman göreceğiz.