Başbuğ gazete okur mu?


Gece bültenlerine az bir zaman kala. İçişleri Bakanı Atalay’ın “demokratik açılım”ın bir aylık muhasebesini yaptığı basın toplantısını yorumladığımız Mehtap TV’deki “Akıl Defteri” programımızdan çıkıp, radyoyu açtığımda... Bu kez de “Ermeni açılımının” hareketlendiğini gördüm. Gecenin ilerlemiş bir yarısında da “Ermeni açılımını” Le Monde Gazetesi’nin manşetine yerleşmiş buldum. *** Doğrusu... 22 Nisan günü iki ülke Dışişleri bakanı ilişkilerin normalleştirilmesi konusunda bir “yol haritası” üzerinde anlaşmışlardı ama son zamanlardaki hareketsizlik böyle cevval bir hamle beklentisini adeta silmişti. Şimdi iki ülke arasındaki maça tam iki gün kala bitecek olan altı haftalık bir “iç istişare süreci” başlayacak, sonra da iki protokol imzalanacaktı. Nihai amaç ise diplomatik ilişkinin kurulması, Türk Ermeni sınırının açılmasıydı. An sekmeden, ilk açıklama Fransa’dan geldi. Fransa Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndan yapılan açıklamada, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, “iç istişarelerin” başlatılması nedeniyle iki ülkeyi kutladı ve bu girişimi bölge istikrarına katkıda bulunacak tarihsel bir olay olarak tanımladı. Ardından... Aynı tür açıklamaları AB ve ABD’den de duyduk. Ermeni açılımı belli ki dünyayı heyecanlandırmıştı. *** Sonbaharın “prensesi” Eylül ayının asık bir suratla avdet ettiğini, balık yasağının kalktığını; kısacası hayata dair şeyleri yok sayıp, dünyayı siyasetten ibaret sananlar için... Dün, birisi Ermeni açılımı, diğeri Dünya Barış Günü dolayısıyla DTP’nin Diyarbakır’daki “Onurlu Bir Barışa Evet” mitingi ve tabii bir de henüz nasıl katledildikleri belli olmayan askerlerimizin insanın yüreğini dağlayan hazin cenaze törenleri olmak üzere üç konu etrafında akıp gitti... DTP, Barış Günü dolayısıyla bir de mesaj yayımladı ve “Kürt halkının iradesiyle hükümeti müzakereye çağırıyoruz” dedi. *** Birinci Dünya Savaşı’nda yirmi milyon insan ölmüştü. 1 Eylül 1939’da başlayan ve bu vesileyle şimdi “Dünya Barış Günü” ilan ederek geçmişteki çok derin acıları unutmaya çalıştığımız İkinci Dünya Savaşı sırasında ise bu sayı altmış milyona fırlamıştı. Kürt Sorunu, Ermeni Sorunu ve buna bağlı olarak Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki Dağlık Karabağ Sorunu... Nihayetinde insanların birbirini kırdığı, canını acıttığı, incittiği süreçlerdi. Bağ bozumunun yeniden gelip çattığı, Eylül hüznünün kapıları tıklattığı bu günlerde insanın insana ettiği anlamak da pek kolay değildi doğrusu... *** Kürt açılımı... Ermeni açılımı yapan ve Suriye ile Irak’ın arasını bulmaya sıvanan Türkiye’nin kendi iç sağlığını ise, Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk’un dün bizim gazetedeki “askeri yargı” konusundaki yazısından görmek mümkündü: “Yasayla değil, Genelkurmay Başkanlığının isteğiyle kurulabilen, Milli Savunma Bakanlığınca kaldırılabilen; subay üyeleri amirince/komutanınca seçilen, amirine hesap veren, önündeki dava, komutanın önerisiyle Milli Savunma Bakanlığınca başka mahkemeye aktarılabilen, sıkıyönetim mahkemesi olarak görev yaptığı sırada daha sıkı bir buyruk-komuta ilişkisi içine giren bir (askeri) mahkeme ve yargıç düşünün. Atanmalarında sözü amiri/komutanı söylesin. Milli savunma bakanına hesap veren müfettişlerce denetlensin ve aynı bakanca disiplin cezası verilebilsin. Hiçbir yargı mensubunun katılmadığı askeri bürokratlardan ve iki siyasetçiden oluşan Yüksek Askeri Şuranın hukuken karşı konulamaz kararıyla emekli edilebilsin. ...Üniforma, adı üstünde tekbiçimliliktir. Tekbiçimlilik, kışla anlayışının zorunlu sonucudur; boyun eğmeyi gerektirir. Doğası gereği, mutlak itaati zorlar. Hukuk anlayışına kışla anlayışı üstün gelir, işin içine bir de silahlı güç girerse, elbette ‘silahlar (silahlılar arasında) karşısında hukuk susa(caktı)r’.” Umarım, askeri yargı konusunda yüksek görüşler serdeden ve onu bunu bilmeden suçlayan Genelkurmay Başkanı Başbuğ da bu yazıyı okumuştur. Ve gene umarım, hiperaktif bir çocuk gibi açılımdan açılıma koşmak isteyen Türkiye, içerdeki dünyada eşi menendi bulunmayan askeri yargı da dâhil bu anti-demokratik rejimini bir an önce normalleştirir. Dışarıda normalleşme ararken, içerde anti-demokratik bir rejimle gitmenin mümkün olmadığı herhalde malumlarınızdır...
<< Önceki Haber Başbuğ gazete okur mu? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER