İpekçi ailesinin babalarını 1
Şubat’larda mezarı başında
anma ve geçmişin güzel anılarıyla yaşama dışında özlem giderme şansları hiç olmayacak!
Yakında
Mehmet Ali Ağca da cezasını tamamlayıp çıkacak.
Yalçın Özbey’in, üzüntü belirtmek yerine, “
Abdi İpekçi cinayetinin neden bu kadar büyütüldüğünü anlamıyorum. İpekçi, kader kurbanı. Ona suikast sıradan bir eylemdi” diye konuşması vicdanları sızlatan bir meydan okumadır.
Ağca yakalandığında, İpekçi cinayetini “tek başına” işlediğini
itiraf etmişti.
İpekçi’yi 1 Şubat 1979’da evinin önünde vuran Ağca elbette yalnız değildi. Ağca’ya para ve
araç temin eden kişinin Yalçın Özbey olduğu öne sürüldü. Cinayette adı geçen bir başka
ülkücü Mehmet Şener ile birlikte Yalçın Özbey yurtdışına kaçmayı başardı.
Ağca’yı ise
sıkıyönetim askeri cezaevinden kaçırdılar. Ağca İstanbul’da, Bahçelievler’de 7 TİP’li gencin öldürülmesinden aranan
Abdullah Çatlı’nın evinde saklandı. Bu ikilinin yolları Roma’da Papa suikastında kesişti.
Papa suikastı üzerine kitap yazan
Belma Akçura dünkü Milliyet’te Çatlı’nın
Türkiye’ye giriş yaptığı 1993’te, Yalçın Özbey’in Almanya’da uyuşturucu suçundan yakalandığına dikkati çekiyordu.
Özbey’in isteği üzerine Emniyet ve MİT’ten bir
ekip Almanya’ya giderek cezaevinde görüştüler.
Yalçın Özbey, o görüşmede Abdi İpekçi cinayetine değinilmediğini, “devletin menfaatleri doğrultusunda görüş alışverişinde bulunulduğunu” öne sürüyor. Abdullah Çatlı başta, bu çetenin “
derin devlet” ilişkileri Susurluk’ta ortaya döküldü. Kaza olmasa Çatlı hâlâ sahte kimliğiyle “Devlet için kurşun atan da yiyen de şereflidir” diyen çevrelere
hizmet etmeye devam ediyor olacaktı!
Sabancı suikastı tetikçisi Mustafa Duyar’ın cezaevinde öldürülmeden önce Almanya’da saklandığı “hücre evi”nde Yalçın Özbey’i gördüğünü anlatması da ilginçtir.
Ergenekon iddianamesinde cinayeti Çatlı’nın planlayıp, Sabancı Kuleleri karşısındaki
İETT garajından yönettiği öne sürülmüştü.
İpekçi ailesinin avukatı Turgut
Kazan, Özbey için “Teminat verilmese gelmezdi” diyor. Ve Ergenekon savcılarına gönderme yapıyor.
Abdi Bey’in kızı Nükhet İpekçi’nin isyanı ise Yalçın Özbey’in Türkiye seyahatinin “acıklı bir geri dönüş” hikâyesine dönüştürülmesine.
Bir siyasi
sürgün değil, otuz yıl sonra ülkesine sessizce dönen, 12
Eylül öncesi Abdi İpekçi’yi, Kemal Türkler’i,
Bedrettin Cömert’i daha nice aydını yok eden, “eli kanlı” zihniyetin temsilcilerinden birisi. Utanmadan, “İpekçi cinayeti niye büyütüldü anlamıyorum” diyebiliyor!