Norşin mi Güroymak mı saçmalığı ve Altemur Kılıç’tan azar!

Bu kadar saçma sapan bir konu için Cumhurbaşkanı’ndan özür dilemeyi beklemek kadar gülünç bi şey daha olamaz!


Cumhurbaşkanı, Bitlis’in Güroymak ilçesinde kendini karşılayan vatandaşlara, ilçenin eski adı olan “Norşin” diyerek selamlamış! Ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli “Cumhurbaşkanı PKK’lıların isteklerine Güroymak’da cevap veriyor!” demiş... Şimdi bu lafla, Allah daha da uzun ömür versin, Altemur Kılıç’ın bana hakaretler yağdırdığı e-posta arasında hiç bir fark yok. Altemur Dede’ye, benim Türkiye Açılımını destekler nitelikteki yazılarıma gönderme yapıp, rahmetli annemle babamın kemiklerinin sızladığını falan söylüyor. Ha bi de tabi devlet-i ebed müddet muhhabeti. Anamın babamın kemiklerine dil uzatmasını yaşına veriyorum, fazla bi şey söylemiyorum onun için... Ama kimsenin vatanı bölmek istemediğini, Türkiye Açılımıyla Türkiye’yi bölmenin hiç bir ilgisi olmadığını biliyor da... İşine gelmiyor bilmek. O hala, eşitler arasında birinci olmak istiyor... Bana hakaret ederek rahatlamışsa da mutlu olurum, ne de olsa doksanına teğet bir büyüğümün önünde boynumuz kıldan ince... Şimdi, Sayın Gül, “Norşin!” deyince ne oldu? Norşin ya da Güroymak.... Türkiye’den kopup bağımsızlığını mı ilan etti? Türkiye bölündü mü? Bitlis’de ya da Tunceli’de iki kişi Kürtçe konuştu diye, bu iller bağımsız mı oldular? Yahu bu nasıl bir iştir? Nedir bu düşmanlık nedir bu nefret nedir bu bitmeyen kin? Herkese ızdırap çektirmekten keyif mi alıyor birileri? Salt oy avcılığı uğruna, göz yaşları sular seller olarak akıp gitmeyi sürdürsün mü? Sayın Sami Selçuk, dünkü Star’da ne kadar güzel söylemiş: “Partiniz (CHP) devletin değil halkın partisi olabilirdi!” Yazık anlaşılan CHP ve MHP sayesinde özlediğimiz gerçek barışa kavuşamayacağız. Ve bu itiş kakış sürecek... Sürecek... Sürecek... At sahibi olmak kolay mı? Adam, kente atanan bir imamdan bir at satın almış. İmam kente gideceğinden, ata ihtiyacı olmadığını söylemiş atı satarken: “Şimdi beni iyi dinle bu at dini bütün insanların arasında yetişti. Öyle ‘deh’ ya da ‘çüş’ dersen hiç bi şey yapmaz. Eğer dörtnala kalkmasını istiyorsan ‘Yarabbim sana şükürler olsun!’ diyeceksin. Durmasını istiyorsan da ‘Amin!’ demen yeter.” Adam atı almış. Ertesi gün köyden çıkmış kasabaya giderken at birden ürkmüş, ormana dalmış, deli gibi koşmaya başlamış. Bizimki, bağırıyormuş habire... “çüüüş... duuurr...” At bana mısın demiyor... Derken aklına İmamın söyledikleri gelmiş: “Amin! Amin!” demiş ve at uçuruma iki santim kala zınk diye durmuş. Adam derin bir nefes almış: “Yarabbim sana şükürler olsun!!” demiş. (Ali Kazancıgil’e teşekkürler) Bu ülkeye bi soytarı gerek Soytarı derken, yalakalardan, eyyamcılardan, sulu zırtlak laflar edenlerden söz etmiyorum. Soytarı, Shakespeare’in oyunlarında, doğruyu ve gerçeği, olduğu gibi, kendini hiç bir biçimde korumaya almaksızın söyleyen kişidir. Soytarı ya da Palyaço... Bu kişi cezalandırılmaktan korkmayacak kadar cesur, ama kendini ele vermeyecek kadar da zeki olmalıdır. Adı üstünde BAY KAL... Her seçimi yitirmesine rağmen, CHP’nin başında oturmayı sürdürüyor. Çünkü çevresindeki tayfa ona soytarılık yapacağına yanılgılara itiyor, yanlış yollara sürüklüyor. Arada bir “hata kimde?” diye soruyordur mutlaka. Ama kimse parmağıyla onu göstermiyor. Havada, suda, bulutta, nem oranında hata ama onda asla değil... Osmanlıda, “Padişahın altından minder çeken kişi” olarak anılan soytarının yanı sıra, üst düzey devlet erkanı, Cuma selamlığında Padişahın karşısına geçip “Mağrur olma Padişahım, senden büyük Allah var!” dermiş. Şimdilerdeyse, “mağrur olma senden büyük Halk var!” denmekte de, dinleyen yok tabii! (Azime Acar - Ender Bölükbaşı’na teşekkürler)
<< Önceki Haber Norşin mi Güroymak mı saçmalığı ve Altemur Kılıç’tan... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER