'Çağ atlamak' diye nitelenen o büyük atılımlar gerçekleşmeseydi bugün bu noktada olamazdık. Türk toplumu da ileri teknolojiye adapte olmakta çok mahir.
90'lı yılların başında tanıştığımız cep
telefonları bugün hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geldi. Başlangıçta bu kadar yaygınlaşacağı öngörülüyor muydu?
Hayır.
Anlı şanlı işadamlarının 'cep telefonu' işine girmekte isteksiz davrandığını biliyoruz. 1988'de
Türkiye'den Ericsson'un
lisans hakkını alan Murat Vargı büyük işadamlarının kapısını çaldı.
Cep telefonunda bir gelecek görmemiş olmalılar ki kimse ilgilenmedi. Hatta bir
işadamı, "Herkesin sabit telefonu var, bu tutmaz." demiş. Kendisine tanınan zaman daralırken imdadına Mehmet
Emin Karamehmet yetişti. İlk özel telefon şebekesi
Turkcell böyle doğdu.
Sonrası baş döndürücü hızla gelişti. Ahizeden görüntülü cep telefonuna 20 yıl gibi kısa sürede ulaşıldı. 'Artık ötesi olmaz' demeyin, dahası var. 4G sırada bekliyor. Nereye kadar gider? Tahmini gerçekten güç... Kehanette bulunmak istemem. Neden mi?
Vaktiyle 'kehanetler' üzerine bir kitap okumuştum. Olumsuz seçilen örnekler beni şaşırtmıştı. Neler söylenmemiş ki... 1876 yılında yeni teknolojiyi reddeden Western Union'ın, 'Bu telefon denen şeyin bir
iletişim aracı olarak düşünülmesi için çok fazla kusuru var. Bu alet hiç işimize yaramaz.' ifadelerini kullanan uzmanı bugünleri görse ne derdi?
Yine Amerika'da
Boston gazetesinin başyazısında telefonla ilgili şu satırlar yer almış: 'Bilgili insanlar sesin teller üzerinden aktarılmasının mümkün olmadığını bilirler. Bu mümkün olsaydı bile hiçbir işimize yaramazdı.' Pazarınızı bir nebze neşelendirmek için bu isabetsiz kehanetlerden bir demet sunmak istiyorum.
1899'da ABD Patent Dairesi Müdürü Charles Duell'in şu sözlerine ne demeli: 'İcat edilebilecek olan her şey
icat edilmiştir.' Duell yeni buluşlar karşısında yanıldığını gördü mü acaba?
Bilgisayar üzerine kehanetler de eğlenceli. Bazı cep telefonları bilgisayar işlevi görüyor. 1943 yılında ünlü bilgisayar firması IBM'in yöneticisi Thomas Watson aynen şöyle demiş: 'Dünyada belki 5 bilgisayarlık bir
pazar olduğunu düşünüyorum.' Ne öngörü ama...
6 yıl sonra Popular Mechanics Dergisi bilgisayar teknolojisinin geleceğine ilişkin kehanette bulunmuş: 'Gelecekte bilgisayarlar 1,5 tondan daha ağır olmayacak.' Doğru, tam isabet... Bugün hiçbir bilgisayar bir buçuk tondan daha ağır değil. Laptoplar bir kilonun altına düştü. Artık birkaç kiloluk dizüstü bilgisayarlar ağır kabul ediliyor. Durun daha bitmedi.
Digital Equipment Corporation'ın kurucusu Ken Olsan, çok değil 40 yıl önce 'İnsanların evlerine bilgisayar almak istemeleri için hiçbir sebep yok.' demiş. Şimdi bilgisayar her yerde, sadece evlerde değil, çantalarda taşınıyor. Radyo televizyon üzerine insanı gülümseten kehanetler var.
Warner Bros stüdyolarının yöneticisi H.M. Warner, 1927'de sinema teknolojisini reddederken şöyle konuşmuş: 'Oyuncuların konuşmasını kim dinlemek ister ki...'
Aslında bunlara Türkiye'den siyasi kehanetleri de eklemek mümkün. Ne gibi mi? O kadar çok ki... 'Recep
Tayyip Erdoğan muhtar bile olamaz', 'Hayal görmeyin, gerçekçi olun, bu ülkede Abdullah Gül'ü
cumhurbaşkanı seçtirmezler', 'AK Parti'nin vaatlerine kanmayın, Türk parasının sıfırlarını atamazlar'.
Bugünden yarına bir kehanet: 'Bu dönem ileride 28 Şubat'tan çok daha ağır şekilde eleştirilecektir. Türk halkı otoriter rejimlerin sadece askerler değil, siviller tarafından daha da beter şekilde getirilebileceğini öğrenecektir. Geçmişteki haksızlıklara, eşitsizliklere tepkiyle başını örten insanlar, yeni oligarklara, yeni zalimlere tepkiyle başlarını açmaya başlayacaktır.' Bu benim öngörüm değil, benim kehanetim şöyle: 'Bu dönem tarihe
demokrasi mücadelesi olarak geçecek.'