Afganistan'dan Kosova'ya, Kongo'dan Aden Körfezi'ne dünyanın birçok yerinde görev alan
Türk askeri, disipliniyle her yerde göz doldururken, bulunduğu
bölgede halkla kurduğu güçlü iletişimle Türkiye'nin tanıtımına katkı sağlıyor.
Lübnan'da
Dışişleri Bakanı
Ahmet Davutoğlu ile birlikte ziyaret ettiğimiz Türk birliğinde gördüklerimiz karşısında hem etkilendik hem gurur duyduk. Yurtdışında akredite engeline takılmadan bir askerî birliği ziyaret etmek de manidardı.
Lübnan'ın güneyindeki Sur şehrinin 8 km doğusundaki Eş Şaatiye'de konuşlu Türk İstihkam İnşaat Birliği, 1701 sayılı kararla kurulan UNIFIL'in örnek birliklerinden biri haline gelmiş. Dünyanın değişik yerlerindeki BM'ye bağlı barış güçleri, her yıl
Güvenlik Konseyi'nin daimi üyelerinden biri tarafından denetleniyor. 2009'da bu görevi üstlenen Çin, 33
ülkenin taraf olduğu UNIFIL içinde örnek birlik olarak Türk bölüğünü denetlemiş. Diğer ülkelerin
bakanları UNIFIL
komutanını karargâhında ziyaret ederken, barış gücünün şu anki İtalyan komutanının Davutoğlu ile görüşmek için helikopteriyle Türk birliğine gelmesi de
Mehmetçik'in kredisinin başka işaretiydi.
Osmanlı'nın bu topraklardan çekildiği 1917'den sonra bölgede bu düzeyde konuşlanan ilk askerî birlik olduğu için karargâhtaki komutan ve askerler üzerlerindeki sorumluluğun farkında. Ağırlıklı olarak Şiilerin yaşadığı bölgede, halkla aralarındaki bağa engel olmaması için askerlerin
güneş gözlüğü takmasına bile izin verilmiyor.
Konuştuğum
subay,
astsubay ve diğer askerler bu yüksek disiplinden şikâyetçi değillerdi. UNIFIL içinde elde ettikleri prestijden gurur duyuyor; bölge halkıyla kurdukları yakın diyaloğu heyecanla anlatıyorlardı. Bu sayede Türk birliğinin, diğer ülke askerlerinin karşılaştığı
yol kesme, taş atma gibi hiçbir olumsuz tavırla karşılaşmadığını öğrendik.
Biz karargâhta iken bölgenin belediye başkanı, birlik komutanını ziyarete gelmişti. Bakan Davutoğlu ile de görüşen başkana, birlik komutanı '
baba' diye hitap ediyor; o da komutana 'oğlum' diyordu. Türk birliği, her ihtiyacı olduğunda yöre halkının yardımına koşuyordu.
Bu çerçevede Mehmetçik, bölgedeki birçok okula
jeneratör temin ediyor; mahallelere oyun parkları kuruyor; okullara 11 tane bilgisayar dershanesi kuruyor; köy yollarının bakımını sağlıyor; camilerini onarıyor; sağlık taraması ve muayene hizmeti sunuyor; bölgenin en başarılı öğrencilerini Türkiye'ye gezmeye getiriyor; istekli ve başarılı Arap öğrencilere
Türkçe kursları düzenliyor.
Öğrenci sayısının 20'yi bulduğunu söyleyen Urfalı bir astsubay, halkla
diyalog konusunda diğer ülkelere göre çok büyük kültürel avantajlara sahip olduklarını anlatıyordu. Bakana verilen brifingde, bunlara benzer 68 projeden söz ediliyordu.
Ortadoğu'nun bu kritik bölgesinde dalgalanan Türk bayrağının gölgesinde bu anlatılanları dinlerken, Prof. Kemal Karpat Hoca'nın son
Abant Toplantısı'nda Türkiye'de
demokrasi ve askerin rolü üzerine yaptığı nefes kesen konuşmayı ve sonrasında kendisiyle yaptığım sohbeti hatırladım. Prof. Karpat, askerin mesleğinde elit olması gerektiğini ve öyle de olduğunu ifade etmiş; ama demokrasinin gelişmesi açısından kendini halkın üzerinde gören elitist zihniyetten kurtulması gerektiğini vurgulamıştı. Baş başa konuşurken de bugünkü dünyada Türkiye'ye ağırlık sağlayan en önemli unsurlardan birinin, disiplinli ve güçlü ordusu olduğunu kaydetmişti.
Aslî görevine konsantre olmuş ve halkla barışık Eş Şaatiye'deki Türk birliği, sanki Prof. Karpat'ın özlediği tabloyu sunuyordu.