Haftalara yayılan uzun bir maratondu. Sadece
tayin bekleyen yargı mensupları değil bütün
Türkiye ilk kez
HSYK toplantılarını pürdikkat izledi. Çünkü değişiklikler
Ergenekon veya KCK gibi önemli davaların kaderini etkileyebilirdi.
Adalet Bakanlığı kararnameyi Kurul'a 15 Haziran'da gönderdi, Temmuz'un 10'undan sonra ciddi
müzakereler başladı. Kimi toplantılar gece yarılarına kadar sürdü, görüşmelerin 9 saati bulduğu oldu. Edindiğim izlenim, dışarıdaki tartışmaların toplantıya aynı tonda yansımadığı yönünde. Görüş ayrılıklarının keskinleştiği ortamlarda bile sert konuşmalar, tarafları incitecek sözler söylenmedi.
Öyle sanıldığı üzere toplantılara 'kurşun gibi ağır' diye nitelenen gergin, kasvetli hava
egemen değildi. Saygı sınırı hiç aşılmadı. Zaman zaman ortamı yumuşatan fıkralar anlatıldı. Herkesi güldüren espriler bile yapıldı. Farklı görüş elbette vardı. Ali
Suat Ertosun'un 13 Temmuz akşamı Kurul'a sunduğu 11 kişilik korsan liste bütün ayrıntılarıyla dışarıya yansıdı.
Açıkça Ergenekon savcı ve hakimleri ile Diyarbakır'da
faili meçhul ve KCK operasyonlarını yapan savcıların değiştirilmesi istendi. Kimi üyelerin, hepsi olmasa bile bir kısmının değiştirilmesi için son ana kadar ısrar ettikleri de biliniyor. Tahmin etmek zor değil; İstanbul'dan yani Ergenekon'dan 2, Diyarbakır'dan ise 1 savcı. Bu bilgiler sır değil, medyada yer aldı.
Üyelerin ısrarına karşılık
Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve
Müsteşar Ahmet
Kahraman '
Hayır, olmaz' dedi. Bunun doğru olmayacağını söyleyerek Ertosun'un listesinde yer alan isimleri müzakereye bile yanaşmadılar. Israrların toplantıyı kilitleme noktasına getirdiği de oldu. Bakan Ergin birkaç defa Kurul'dan ayrıldı. Bir ara kararnameyi çekmeyi bile düşündü. Bu, medyaya yansıdı.
Bu, HSYK'nın işlevinin sorgulanması sonucunu doğururdu. Kararnameyi çıkaramamış bir HSYK tablosu hiç kimse için kabul edilebilir değildi. Bu durumda tayin bekleyen hakim ve savcılar bir yıl daha yerlerinde kalacaktı. Uzlaşmayı, konuya, kamuoyunun yakın ilgisi sağladı. HSYK'nın Ergenekon savcılarına dokunma ihtimali toplumun bütün kesimlerinde hassasiyet oluşturdu.
Vatan'ın Başyazarı
Güngör Mengi '
Savcılara dokunmayın' diye yazı yazdı. Yürümekte olan davaların savcı ve hakimlerinin görevlerinden uzaklaştırılmasına bir iki istisna dışında sıcak
bakan çıkmadı. Kurul'daki uzlaşmanın nedeni kamuoyundaki bu havaydı.
Neticede 9 saate yaklaşan son toplantıda bir buçuk aylık
krize nokta konuldu ve kararname Kurul'dan geçti. Ertosun'un korsan listesindeki hiçbir isim kararnamede yer almadı. Ergenekon hakim ve savcıları yerlerinde kaldı. Diyarbakır'da KCK ve faili meçhulleri soruşturan savcılara dokunulmadı.
İstanbul'un en kıdemli savcılarından Olcay Seçkin yeni eşbaşsavcı vekili olarak görevlendirildi. Bazı soru işaretleri doğmadı değil. Acaba Ergenekon savcılarına müdahale eder mi? Veya davayı farklı amaçla yönlendirmeye kalkar mı? Konuyla ilgili uzmanlar 'Hayır, endişeler yersiz' diyor. Ayrıca kamuoyunda hassasiyet sürdüğü müddetçe davayı sulandırmak mümkün değil.
Ergenekon davası başsavcılığın yükünü artırdı. Bu takviye ile ağır cezalık suçlarda başsavcılığın yükü hafifleyecek.
Kurul'dan çıkan bir başka karar da Ergenekon savcılarıyla ilgili şikâyetlerin dikkate alınıp soruşturulacağına ilişkin... Bakanlık bugüne kadar hiçbir şikâyete kayıtsız kalmadı. Hepsini önemsedi, bazı şikâyetlere
müfettiş görevlendirdi, bazılarını yerinde soruşturdu. Her şikâyet müeyyideye dönüşürse yargı sistemi çöker. Çünkü sadece Ergenekon'da değil tüm yargı mensupları en çok şikâyete
hedef olan kesim. Sayısı yılda 5 bini buluyor. Kurul'un yalnızca Ergenekon şikâyetlerini gündeme taşıması HSYK adına şık bir görüntü oluşturmadı.
Zor bir süreçti, krizin
adalete halel gelmeyecek biçimde çözülmesi Türkiye'nin hayrına oldu.