Devlet az sonra oradan bildirecek çünkü. Zor durumda kalan, köşeye sıkışan
paşa, emniyetçi, Ergenekoncu, JİTEM’ci az sonra ilk kez Saygı Öztürk’e konuşacak.
Yakın tarihimiz bunun örnekleriyle dolu.
Susurlukçu
Korkut Eken mi
sorgulandı. Az sonra
Hürriyet’e “Efsane
yarbay”ın “
terörle mücadelenin simge ismi” olarak kahramanlık hikâyeleri düştü.
Şemdinli’de “iyi çocuklar” kıskıvrak yakalanıp 49 yıl’a mı mahkûm edildi. Onları serbest bırakacak
PKK itirafçılarının dosyaya giren ifadeleri önce Hürriyet’e sızdı.
Nokta dergisi
darbe günlüklerini mi yayınladı.“Hedefteki Paşa”
Özden Örnek içini ilk kez Hürriyet’e ve pek tabii ki Saygı Öztürk’e döktü.
Hrant Dink cinayetinde aslında polis ve askerin bir
ihmali olmadığı, emri verenin
Yasin Hayal olduğu hikâyesi de aynı kanalı kullanarak dolaşıma girdi,
Tuncay Güney’in çok tutan hahamlık hikâyesi de.
Aktütün Baskını’nın aslında bir ihmal değil kahramanlık destanı olduğunu ilk kez ve sadece ondan okuduk. Ölüm kuyularının üstünü kapatmak için dezenformasyon küreği onun eline tutuşturuldu. Ergenekoncuların karşı propagandası onun üzerinden üzerimize boca edildi ve ihtiyaç oldukça daha da edilecek.
Böyle bir cephe
gazete, böyle bir araştırmacı, levazımatçı gazeteci “Şerefli bir Türk
Albay’ı PKK ile mücadele ettiği yıllar için” dokuz kez müebbetle yargılanırken, 30 yıllık savaş suçlarının yargı önüne gelme ihtimali ufukta belirmişken boş durabilir miydi?
Boş duranı devlet sever miydi?
Durmadı.
Kayseri İl
Alay Komutanı Albay
Temizöz hakkında “20 kişinin
ölüm emrini vermek”, “terörle mücadele adı altında bir suç teşekkülü kurmak”
suçlamalarıyla hazırlanan
iddianamedeki gizli
tanıklar Sokak Lambası ve Tükenmez Kalem’in ifade vermekten caydığı ‘müjdesi’ yine ilk Hürriyet’e ve ona sızdırıldı.
Haber baştan aşağıya “Şerefli Türk askerine
iftira fos çıktı” havasındaydı.
Haberin içine “İfadeleriyle Kayseri İl Jandarma Komutanı Albay
Cemal Temizöz’ün 9 kez ağırlaştırılmış müebbet hapsinin istenmesine neden olan
gizli tanıklar”, “İfadeleriyle davayı şekillendiren gizli tanıklar...” cümleleriyle bütün iddianamenin bu iki gizli tanık üzerinde kurulduğu vurgusu özenle yerleştirilmişti.
Haberde yer verilen gizli tanıkların “Tanıklığı kurtuluş olarak gördüm. Gizli tanık olarak verdiğim ifade esnasında çeşitli konularda söylemediğim, tahmine, yoruma dayalı olan şeylerin de ifademde geçtiğini fark ettim” sözleriyle ise bu işin ‘orduyu yıpratmaya dönük bir başka
kumpas’ olduğu mesajı veriliyordu.
Müjdeli haber çabuk yayıldı.
Bir başyazar “Vatanına
ihanet etmiş suçluların yapacağı ‘gizli tanıklık’lara hemen inanmak adalete ve insan onuruna karşı cinayettir” diye son noktayı koydu, gazeteciliğin Tükenmez Kalemi’ni kırdı.
111 sayfalık iddianameyi okumaya ne gerek vardı ki. Hazır okunmuşu vardı nasıl olsa.
Kötü haberi ben vereyim.
İddianamenin ayakları yere sağlam basıyor.
Çünkü savcılar bugüne kadar bahsedilen cinayetlerle ilgili alınmış bütün tanık ifadelerini ve yapılmış tüm suç duyurularını incelemişler.
İddianamenin üzerine oturduğu ve en çok atıf yapılan ifade,
Midyat M Tipi Cezaevi’nde yatan Albay Temizöz’ün suç ortağı Kamil Atak’ın kardeşi, olan bitenin bizzat tanığı ve de faili olan Mehmet Nuri Binzet’e ait. İddianame onun ifadesiyle açılıyor.
“Albay’ın
suç örgütü” tarafından sekiz kişinin nasıl öldürüldüğünü ayrıntılarıyla anlatan kardeş Binzet’in ifadeleri sözde de kalmıyor. Savcılık Binzet’in ifadeleriyle keşfe çıkıyor, bahsettiği sorgu odalarını tam da gösterdiği evlerin bodrum katında buluyor.
Tükenmez Kalem ve Sokak Lambası’nın ifadeleri,
evet iddianame için oldukça önemli, kafadan atılamayacak kadar da ayrıntılarla dolu. Ama o ifadeler iddianamede hem Mehmet Nuri Binzet’in ifadeleriyle hem birbirleriyle hem de olaylarda yakınlarını kaybedenlerin ifadeleri ve somut bulgularla birbirini teyit ettiği noktalarda kullanılmış.
Yani iddianamede Albay Temizöz’e yalnızca gizli tanık ifadelerine göre yöneltilmiş tek bir suçlama yok.
Ayrıca iddianamede gizli tanık veya itirafçı olmayan, aralarında o dönem Albay Temizöz’ün emri altında çalışan
karakol komutanlarının olduğu başka pek çok tanığın ifadeleri de yer almış.
Yani
yaşlı bir adamı çırılçıplak ve aç bir vaziyette 15 gün boyunca bir karınca yuvasının üstüne oturtup işkence ettirdiği ve sonra öldürttüğü iddia edilen Albay’ı savunmak da, o Albay’ın nasıl olup da 15 yıl boyunca
terfi ettirildiğini açıklamak da bu kez zor gözüküyor.
Gazeteciliğin “Tükenmez Kalemi”ni kırıp bu işe heves edenlere önemle duyurulur.