O arada bir gazeteci,
Ergenekon, KCK ve Güneydoğu'daki
faili meçhullerin savcı ve hâkimlerinin
tayinleri ile ilgili süren krizin odağındaki üyeyi, Ali
Suat Ertosun'u, soruyor.
HSYK Başkan Vekili'nin muhteşem açıklamasına (!) bakar mısınız: "Herkesin kişisel ilişkisi olabilir." Bu mudur hukuk adamının söyleyeceği söz?
HSYK üyesi Ertosun tartışılırken ortaya bir fotoğraf çıkıyor ve gazetelerde yer alıyor.
Fotoğrafa göre Ertosun, Ergenekon zanlıları ile sıkı fıkı dostluk içinde görünüyor. Kamuoyunun makul bir açıklama bekleme hakkı yok mu? Tabii ki bu fotoğrafın hesabını vereceksin. Veremiyorsan
istifa edeceksin! Bir kurumu
Vural Savaş'ın ağzıyla "son koz" haline getirmek kime yarar sağlar?
Bugün gazetesinin dünkü manşeti daha vahim bir olayı aydınlatıyor.
Savcı ve hâkimlerin değişmesinde ısrar eden ve atamaları bu yüzden kilitleyen HSYK üyesi Ertosun, Güneydoğu'daki faili meçhul cinayetlerden
tutuklu Albay Temizöz'ün komutanı
Tuğgeneral Ali Aydın ile Kayseri'deki bir bağ evinde buluşmuş ve iki gün ağırlanmış. Temizöz'ün tutuklanmasından 15 gün önce yapıldığı iddia edilen misafirperverliğin (!) gereği midir bilinmez; ancak
Diyarbakır Başsavcısı Ankara'ya çağırılıyor ve soruşturmada geri adım atılması için
baskı yapılıyor.
Bugün Gazetesi, Ertosun Bey'e bu görüşmeyi sormuş. Beyefendi'nin cevabı şu: "Şu anda açıklama yapmak istemiyorum." Oysa soru işaretleri her geçen gün büyüyor.
Nasıl büyümesin ki? Bir HSYK üyesinin 'kişisel ilişkiler'i hep karanlık bir noktaya çıkıyor. Mesela Alper Görmüş'ün ortaya çıkardığı,
Can Dündar'ın doğruladığı olay tüyler ürpertici. Anlatılana göre
Sabancı suikastından tutuklu Mustafa Duyar'ın konuşmak istediği bilgisi Can Dündar'a geliyor. Dündar o zamanki Adalet
bakanına müracaat ediyor ve itirafçı olmak isteyen ama kabul edilmeyen Duyar ile görüşme talebinde bulunuyor. Tam izin aldığı bu noktada o zamanın
Ceza ve Tevkif Evleri genel müdürü bu görüşmeyi engelliyor. Kim bu genel müdür? Yine Ertosun. Aynı genel müdür, Nuriş Kardeşler olarak bilinen "Karagümrük
Çetesi"nin Duyar'ın kaldığı
Afyon Cezaevi'ne nakline izin veriyor ve bu çete, iki hafta içinde Duyar'ı öldürüp susturuyor. Ardından susturulma sırası, Duyar'ı öldüren Karagümrük çetesinin liderlerine geliyor. Bunun üzerine korku ve endişeye kapılan Nurişler cezaevinde
isyan çıkarıyor, isyanda 6 kişi ölüyor. İsyan görüntülerinde Nuri
Ergin kameralara; "Bu devlet bana Mustafa Duyar'ı öldürttü." diye haykırıyor, bir başka pencereden kardeşi Vedat Ergin "
Veli Küçük'ü arayın; beni sorun. Başka da bir şey demiyorum." diyor.
Nuri Ergin'in, isyanla ilgili davada ise şöyle dediği ortaya çıkıyor: "Ergenekon Savcısı
Zekeriya Öz, Sabancı suikastıyla ilgili bir şeyler oraya çıkarmak istiyorsa Ali Suat Ertosun'un neden Mustafa Duyar'a yakınlık gösterdiğini sorgulasın." 'Kişisel ilişki'ymiş! Eski
Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya, Alattin Çakıcı ile 'kişisel ilişkisi' olduğu
telefon kayıtlarında ortaya çıkınca emekliliğini isteyip bir köşeye çekilmişti. Gece gündüz çalışıp zanlılarla 'kişisel ilişki' kurmaktan kaçınan yargı mensuplarının bu durumdan rahatsız olmaması mümkün mü? Sökük o kadar büyük ki! HSYK üyelerinin 'kişisel ilişkileri'ni ancak istifa mekanizması temizler; bir de hayati davalara pervasızca müdahale etmemeleri...
HSYK'nın yol açtığı
kararname krizi yargıdaki ideolojik yapılanmayı bütün çıplaklığıyla ele verdi. Daha önce
halk arasında dedikodusu yapılıyor ve deniyordu ki: "HSYK içindeki derin bir yapı hayati önem taşıyan davaları akamete uğratıyor." Tabii ki buna inanmak mümkün değildi. Yargıda tayin ve terfilere bakan bir kurul niçin böyle bir şey yapsın ki? Bazı davaların örtbas edilmesi, kritik noktalarda
yargıç ve savcıların değiştirilmesi gibi hadiseler şüpheleri besliyordu. Sağ olsun HSYK, birkaç haftalık icraatıyla kendisi hakkındaki soru işaretlerini çoğaltmış oldu. Öyle negatif bir
imaj çizdiler ki bugün sokaktaki sade vatandaş bile bazı çetelerin bir
takım kurumlar tarafından korunduğuna inanıyor. Yazık!