Eylemden sonra yurtdışına kaçırılmıştı.
Rodos üzerinden Almanya’ya... Oradan da Suriye’ye...
Şam’da saklandığı evde, Türk televizyonlarını izliyordu.
Bir gün “İpekçi
Suikastı” ile ilgili bir belgesele gözü takılmıştı. Belgeselde adı geçen suikastçı tanıdık gelmişti:
“Evet oydu!”:
Almanya’da gizlendiği eve, kendi evi gibi girip çıkan adam:
Yalçın Özbey...
* * *
SAHNE 2:
1979-İSTANBUL
1
Şubat günü
Milliyet Gazetesi Başyazarı
Abdi İpekçi öldürüldü.
Cinayetten tutuklanan Mehmet Ali Ağca’ya göre “asıl suikastçı” Yalçın Özbey’di.
Malatya’dan Ağca’nın
sınıf arkadaşıydı Özbey...
Cinayetten sonra o da Almanya’ya kaçırılmıştı. 1993’te orada uyuşturucudan yakalandı. Kendisine koruma ve yeni kimlik verilirse önemli bilgiler açıklayacağını söyledi. 1995’te İçişleri Bakanlığı’ndan bir görevli gidip hapiste kendisiyle görüştü. Görüşmeyi banda aldı.
İpekçi davasında
mahkeme, Bakanlık’tan bu bantları istedi.
“Bantlar maalesef kaybolmuş” cevabı geldi.
* * *
SAHNE 3:
12 EYLÜL 1980
Abdullah Çatlı, İpekçi suikastından sonra Ağca’yı evinde saklayan isimdi.
Devlet, 12
Eylül’den sonra Çatlı’ya pasaport verdi; yurtdışında ASALA’ya karşı mücadeleyle görevlendirdi.
Eşinin Meclis’te verdiği ifadeye göre Çatlı bunun karşılığında hapisteki arkadaşlarının bırakılmasını istedi.
O günden sonra bir dizi “salıverme ve
beraat” yaşandı:
Doğan Öz’ün katili İbrahim Çiftçi beraat ettirildi.
7 TİP’li gencin katili
Haluk Kırcı “yanlışlıkla” salıverildi.
Ağca, ülkenin en iyi korunan askeri cezaevinden “kaçtı”.
Zürih’te yakalanan Mehmet Şener ile Brüksel’de yeniden yakalanan Yalçın Özbey ise
Adalet Bakanlığı (yine mi onlar?) iade talebinde geç kalınca serbest bırakıldılar.
* * *
SAHNE 4:
1996-İSTANBUL
Tuncay Güney’in ifadesine göre
Sabancı cinayetini, dönemin ünlü bir siyasetçisiyle birlikte Abdullah Çatlı organize etmişti. Cinayet günü Çatlı Baltalimanı’ndaki Oba Restoran’da bir özel harpçi yüzbaşı ve 3 adamıyla buluştu. Sonra hep birlikte
Sabancı Center’ın karşısındaki
İETT garajına geldiler.
Yüzbaşı ve adamları binaya girip cinayeti işledi.
Çatlı, yanında birisi daha olduğu halde garajdaki bir minibüsten operasyonu yönetiyordu. İş bitince hem asıl failler, hem cinayeti üstlenecek olanlar önce binadan, sonra ülkeden çıkarıldı.
Ve Almanya’ya kaçırılan “
devrimci”
Mustafa Duyar, saklandığı evde, yıllar önce Almanya’ya kaçırılan “
ülkücü” Yalçın Özbey’le buluştu.
* * *
17 yıl arayla işlenen iki cinayetin faillerini ve Susurluk’la Ergenekon’u buluşturan bu senaryonun içine birkaç ipucu daha katalım:
Mesela Sabancı Center santralinden aranan numaraların kayıtlarını tutan bilgisayarın suikast günü arızalandığı, Türk Telecom’daki kayıtların da silindiği bilgisini...
Mesela, Duyar’ın
Eyüp Aşık’a söylediği “Susurluk’ta
kaza yapan Mercedes’in bagajından çıkan silahlardan birinin Sabancı suikastında kullanıldığı” iddiasını...
Mesela Sakıp Sabancı’nın suikasttan sadece 7 hafta önce, kendi hazırlattığı “Doğu Raporu”nu açıklayıp “
Kürt sorununun kuvvet kullanarak çözümlenemeyeceğini” söylediği ve “çizmeyi aşmakla” suçlandığı gerçeğini...
Şimdi iplerin uçlarını birleştirin bakalım ortaya neyin resmi çıkıyor?