BAŞBAKAN NASIL MAHKUM ETTİRİLDİ?

Son yıllarda yaşanan neredeyse her olayın perde arkasında başka bir takım planların olduğunu görmek artık insanı şaşırtmıyor. Sadece taşlar yerine oturdukça bunlar gün yüzüne çıkıyor.


12 yıl öncesine gidelim. Tarih 6 Aralık 1997. Bugünkü Başbakan Recep Tayyip Erdoğan o zaman İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı. 28 Şubat’tan ağır darbe yemiş Refah Partisi zor günler geçiriyor. 28 Şubat’a giden yolda önemli bir kilometre taşı olan Susurluk için ‘fasa fiso’ diyen Başbakan Necmettin Erbakan istifa etmek zorunda kalmış. Türkiye yeni bir lider arıyor. Tayyip Erdoğan Anadolu’nun nabzını yoklamak niyetinde. Yer Siirt. Eşi Emine Erdoğan Siirtli. 28 Şubat’ı tertipleyen ekip Tayyip Erdoğan’ı yakın markaja almış durumda. Her attığı adım izleniyor. Ve Erdoğan hareketli, halkın dilinden anlayan, sıcak, samimi görüntüsüyle 28 Şubatçıları rahatsız etmeye başlıyor. Necmettin Erbakan’dan kurtulan, Refah Partisini de tarihe gömmek üzere kapatma davası açan darbeci zihniyet, Erdoğan’ın sahneye çıkmasıyla hesap etmedikleri bir manzarayla karşı karşıya kalıyor. Onlara göre Erbakan’dan daha tehlikeli bir lider meydana iniyor. Erdoğan’ın Anadolu insanıyla kucaklaşması çok ani olduğundan fazla hesap kitap yapamadan akla gelebilecek en kolay ve zeka gerektirmeyen yol için düğmeye basılıyor. Hemen bir kumpas tertiplenip Erdoğan’ın önü kesilmeli. Yargıyı da kullanarak Tayyip Erdoğan susturulmalı. 28 Şubatçılar sonrasını düşünmeden bu operasyonu hayata geçiriyor. Askerin en tepesindeki isimler düğmeye basıyor, dönemin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı talimat veriyor. Bir yargı darbesiyle Recep Tayyip Erdoğan’ın Siirt’te işinin bitirilmesi için plan devreye konuluyor. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısına Erdoğan’ın Siirt’te yapacağı konuşmayı mercek altına alması emri veriliyor. Bütün bu tezgah kurulurken bir taraftan da Erdoğan’ın Siirt’te irtica ve bölücülük şeklinde algılanabilecek şekilde konuşma yapmasının sağlanması için düğmeye basılıyor. Siirt’te görevlendirilen bir komutan, Erdoğan şehre geldiği andan itibaren onun güvenliğini sağlıyor ve her attığı adımda yanından ayrılmıyor. Erdoğan’ın kendisine güvenmesi için elinden geleni de yapıyor. Bu komutan Erdoğan’a; halkın kendisinden önemli beklentileri olduğunu, kendisinin konuşmasında herkesi kucaklayacak temalara vurgu yapmasının faydalı olacağını ve bölge insanının Türk-Kürt ayırımı yapmadan ‘din’ olgusu üzerinde birleştiğini telkin ediyor. Ve aynı komutan Erdoğan’ın konuşmasında din birliğini ön plana çıkartan temaları işlemesini sağlamak için zemin oluşturuyor. Büyük gün geldiğinde meydanda toplanmış insanların coşkusu Erdoğan’ı etkisi altına alıyor. Ve Tayyip Erdoğan’a uzatılan bir not kağıdında kendisini mahkum ettirecek olan o dizeler yer alıyor. “Minareler süngümüz, kubbeler miğferimiz, camiler kışlalarımız.” O anda yaşanan hamaset atmosferinde kontrol kaybedilmiş durumda. Erdoğan dini motifler içeren konuşmasında birlik beraberlikten bahsederken önüne konulan notta yazılı şiiri okuyor, kendisini dinleyenleri coşturuyor. Baştan beri plan yapan 28 Şubatçılar hedefe doğru adım adım ilerliyor. Erdoğan’ın ağzından bu dizeler dökülür dökülmez Diyarbakır Başsavcısı harekete geçiyor ve 312. maddeden dava açılıyor. Erdoğan; halkı din, dil, ırk ayırımı yaparak bölücülüğe sevk etmekten mahkum ettiriliyor. Fakat bu planı hazırlayanlar kısa zaman sonra yaptıkları yanlışın farkına varıyor. Kendi kendilerine bir kahraman ortaya çıkardıklarını anladıklarında iş işten geçmiş oluyor. Tayyip Erdoğan cezaevindeyken onu Başbakanlığa götüren süreç gelişiyor. Yaptıkları yanlış planla yeni bir halk kahramanı ortaya çıkaranlara bunun faturası ‘tasfiye’ edilerek ödettiriliyor. O günkü isimlere bakıldığında bu planda parmağı olan en üstteki isimden alttakine kadar hepsinin TSK’dan tasfiye edildiğini görüyoruz. Bütün bu yaşananlar emekli askeri yargıç ve Özal’ın çok önemli milletvekillerinden Faik Tarımcıoğlu’nun, o günün izini sürerek ortaya çıkardığı sonuç. Taşlar isim isim yerine oturuyor. Ve o dönemin bir orgeneralinin kendisine söylediği ‘biz 28 Şubat’ı yapanları tasfiye ettik’ sözü aslında bir hatanın bedel ödettirilmesinin itirafı. İlginçtir ki; 28 Şubat sürecinin bir parçası olan, Erdoğan’ın Siirt mahkumiyetini planlayanlar bugün Ergenekon sanığı ya da şüphelisi. Bugün ortaya çıkıyor ki; Erdoğan’ın Siirt mahkumiyeti, Ergenekon’un toplumsal psikolojik harekatıyla yargının işbirliği sonucu yapılmış bir operasyon. Bu da Tayyip Erdoğan’ın Siirt’te mahkum ettirilmesinin ve cezaevine konulmasının da aslında Ergenekon soruşturması dosyasına girebileceğini gösteriyor.
<< Önceki Haber BAŞBAKAN NASIL MAHKUM ETTİRİLDİ? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER