İlk kez biri kuvvet komutanı iki orgeneral "
darbe suçlaması" ile
sivil yargı önünde.
Türkiye için tarihi bir dönüm noktası.
Silivri'deki özel salonda sanıklardan Ferda
Paksüt de hazır bulundu.
Ferda Hanım,
Anayasa Mahkemesi
Başkanvekili Osman Alifeyyaz Paksüt'ün eşi.
Geçtiğimiz hafta Paksüt'e, "Eşine yöneltilen suçlamalar ve
Anayasa Mahkemesi'nin bakacağı
Ergenekon davasını da etkileyecek başvurular nedeniyle"
istifa çağrısında bulunmuştum.
Ancak
Osman Paksüt görevinde kalmakta ısrarlı.
Kararının uzun vadede üyesi bulunduğu kurumun saygınlığına zarar vereceği kanaatimi hâlâ koruyorum.
Bu kaygıyı Anayasa Mahkemesi üyesi başka isimler de paylaşıyor.
Osman Paksüt'ün
Ergenekon sanıkları ve gazetecilerle
telefon görüşmeleri sebebiyle yapılan ön-inceleme bu gerçeği ortaya çıkardı.
16 Temmuz tarihli ön inceleme raporu aynen şöyle diyor:
"
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca Anayasa Mahkemesi'ne gönderilen
dosya içinde Başkanvekili Osman Alifeyyaz PAKSÜT'e ait telefon konuşmalarına ilişkin
ses kayıtları ve tutanaklardan, 2949 sayılı Yasa'nın 42. maddesi gereğince Anayasa Mahkemesi müzakereleri ile ilgili gizli kalması gereken bilgileri Osman Alifeyyaz PAKSÜT'ün bazı basın mensuplarıyla paylaştığı anlaşılmış olmakla birlikte söz konusu
delillerin adı geçen yönünden 5271 sayılı
Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 135. ve 138. maddelerine uygun nitelikte görülmemesi nedeniyle Osman Alifeyyaz PAKSÜT hakkında
soruşturma açılmasına gerek bulunmadığına..."
Karar son derece düşündürücü.
Birincisi, Başkanvekili Osman Paksüt'ün gizli bilgileri sızdırdığı kabul ediliyor.
İkincisi, Paksüt bu bilgileri eşinin kendi telefonundan yaptığı görüşmelerde araya girerek veriyor.
Ferda Paksüt, söz konusu bilgileri paylaştığı ve Ergenekon sanıklarıyla görüştüğü için dün başlayan Asrın Davası'nda yargılanıyor.
Eşi Osman Paksüt, bu bilgilerin esas kaynağı olduğu halde ve telefonu alıp bazen bizzat aktardığı halde soruşturmaya bile gerek görülmüyor.
Sebep basit.
Dinlenme izni Ferda Hanım için alınmış.
Osman Bey'in sözleri "tesadüfen" takıldığı için "hukuk dışı" delil sayılmış...
Bu gerekçelerle soruşturma açılmaması kararına Anayasa Mahkemesi üyesi Serruh Kaleli de muhalefet şerhi düşmüş.
Kaleli şu çarpıcı tespitlerde bulunuyor:
- Toplumda karışıklık yaratma niyetli bilgi sızdırdığı...
- Gizli sayılan dosya bilgileri ve görüşme mealini ilettiği ve karar hakkında ihsas-ı reyde bulunduğu...
- Görülmekte bulunan bir dava ile ilgili bilgileri aktarıp meslek etiği ve yasal sorumluluk dışında görevini kötüye kullandığı...
Üye Serruh Kaleli, ikisi
Turhan Çömez, üçü gazetecilerle yapılan görüşmelerden elde edilen dinleme kayıtlarının hukuka aykırı olmadığını da vurguluyor.
Dahası soruşturma açılmayarak, Paksüt'e kendisini aklama fırsatı verilmediğine de vurgu yapıyor.
Bütün bu bilgilerin ışığında
hukukçu bir aileden gelen Osman Alifeyyaz Paksüt'ün üyelik ısrarını anlamak mümkün değil.
Paksüt,
İstiklal Mahkemeleri'nin ünlü "Üç Ali"sinden, Ali Çetinkaya'nın torunu.
Babası
Emin Paksüt (Çetinkaya) de Anayasa Mahkemesi'nin kurulduğu 1960 Anayasası'nı kaleme alanlardan.
Paksüt'ün kendi devlet hizmeti de oldukça fazla.
Ama bütün bunlara rağmen, Ergenekon sanıkları ile konuşmaları ve gizli bilgileri deşifre etmesi mazur görülemez.
Aynı konuşmalardan dolayı eşi yargılanan Paksüt, varlığıyla Anayasa Mahkemesi kararlarına saygı değil şüphe uyandırıyor.
Deliller "tesadüfi" olsa da, suç "tesadüfi" değil...
İstifa, Paksüt'ü de Anayasa Mahkemesi'ni de yüceltir.