Kimdi bu Ali
Suat Ertosun?
Ali Suat Ertosun’u iyi tanıyanlardan birisi olduğumu söyleyebilirim. Onu ‘
ölüm oruçları’ ve ‘cezaevlerine
operasyon’ döneminde tanıdım.
Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü’yken yolladığı onlarca mektubu bende bulunuyor, hepsini saklıyorum. Birkaç kez de yüz yüze tartıştık. Cezaevleriyle ilgili ne yazsam bir
cevap yetiştiriyordu. Onun açıklamalarının bir kısmını da o yıllarda yazdığım
Cumhuriyet Gazetesi’ndeki köşemde yayımladım.
Ali Suat Ertosun, ‘otoriter devlet’ anlayışının, devlet içindeki tipik temsilcilerinden birisidir. Onu DSP’li
Adalet Bakanı Prof. Hikmet
Sami Türk de,
AK Partili Adalet Bakanı
Cemil Çiçek de çok beğeniyorlardı. Neden beğendiklerini de ödüllerle ortaya koydular. Cemil Çiçek, Adalet Bakanı’yken, Bakanlar Kurulu’na Ertosun’a Üstün Hizmet Madalyası verilmesini önerdi ve almasını sağladı. Bu sayede Çiçek’e göre ilk kez bir yargı
mensubu bu madalyayı kazanmış oldu.
Devlet Üstün Hizmet Madalyası’nın kimlere verileceği kanunda şöyle tanımlanıyor:
“Devlet Üstün Hizmet Madalyası ilgili bakanın teklifi, Bakanlar Kurulu’nun onayı ve Cumhurbaşkanı’nın tevcihi ile yurtiçinde veya dışında herhangi bir alanda feragat, fedakarlık ve gayreti ile yaptığı çalışmalarda
ülke ve dünya çapında emsallerine nazaran üstün başarı göstererek, devletin yücelmesine ve milli menfaatlere önemli ölçüde katkısı olan Türk vatandaşlarına verilir.”
***
Ali Suat Ertosun’u bir ‘cezaevi operasyoncusu’ olarak bilirdik. Bir
yargıç olduğunu pek de bilmezdik. Bunu da sağ olsun Cemil Çiçek sayesinde öğrendik. Kendisi, 32 kişinin öldüğü operasyonun Cezaevleri
Genel Müdürü olarak ‘takdiren’
Yargıtay üyeliğine seçildi. Bu makamı elde etmesinde de Cemil Çiçek’in epeyce katkısı olduğunu biliyoruz.
Ertosun’un AK Parti dönemindeki yükselişi bununla sınırlı kalmadı. Kendisi
Yargıtay Genel Kurulu tarafından
Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu üyeliği için Cumhurbaşkanlığı’nca atanmak üzere üç adaydan biri olarak önerildi. Önerilen üç isim arasından Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül de ne hikmetse Ali Suat Ertosun’u seçti.
O günlerde bu seçimin isabetli olduğunu düşünen ve AK Parti’ye yakın olarak bilinen bir televizyonun internet haber sitesinde şu değerlendirme yer almıştı: “Yargıtay da ‘dürüstlüğü, demokratlığı ve ilkeli davranışları ile meslektaşlarının takdirini toplayan’ Ertosun’un
HSYK da görev alacak olması Yargıtay üyeleri arasında sevinç yarattı. Ertosun, 4 yıl HSYK üyeliği yapacak.”
Ali Suat Ertosun’un HSYK üyeliğine seçilmesi hala nerede durduğumuzu da kanıtlar nitelikteydi. ‘Otoriter devlet’ varlığını sürdürüyordu. Hâkim ve savcıların kaderinin belirlendiği, bir anlamda hukuk mekanizmasının işleyişini yönlendiren bir kuruma, onlarca insanın ölümüne neden olan bir operasyonun sorumlusu cezaevleri genel müdürünün seçilmesi, ülkemizin içinde bulunduğu duruma ışık tutuyordu. Hukuk anlayışına da ışık tutuyordu.
***
Türkiye çelişmelerle dolu bir ülke.
Avrupa Birliği üyeliği yolunda ilerlemek istiyor. Orta sınıfları büyüyor, ekonomisi krize rağmen ayakları üzerinde durabiliyor. AK Parti işte bu sürecin bir ürünü olarak inişli çıkışlı bir grafik izliyor.
Zaman zaman geçmişten
miras kalan ‘otoriter devlet anlayışı’ ile uzlaşarak yoluna devam edebileceğini zannediyor. Ali Suat Ertosun gibi isimlere hayranlık duyarak onların en etkili görevlere getirilmesini sağlıyor. Sonra birden şaşırıyor. O ismin hakiki bir ‘derin’ tarihe sahip olduğunu bildiği halde, yaptıklarına şaşırıp kalıyor.
Onun kim olduğunu bilmemeleri mümkün mü? Ertosun, dünya tarihinin belki de en vahşi cezaevi operasyonlarından birisindeki
tayin edici kişiydi. Bunu bilen Cemil Çiçek, onu çok beğendiğini anlata anlata bitiremiyordu. Şimdi o kişi Ergekenon davasını bitirmek isteyince, ‘Ne oldu?’ sorusu soruluyor. Burada şaşırtıcı olan bu sorunun sorulmasıdır.
Ali Suat Ertosun’un yaptıkları için onu bilenler açısından
sürpriz olan bir şey yok. Onun
Ergenekon davası sanıklarına sempati duyduğunu biliyordum. Bilmeme gerek yoktu, yaptıklarına bakarak onun
nerede duracağını kestirebilirdim. O, soğukkanlı operasyoncu olarak nerede duracaktı ki!
Ali Suat Ertosun, bu ülkeye statükonun mirası.
Bu tür engeller aşılmadan demokrasiyi yerleştirmek mümkün değil.
Şimdi karar zamanı.