Her Amerikalının her lokantaya girebilmesini savunan bu konuşmayı,
12 Haziran 1963’te Başkan John F. Kennedy yapar ve şu cümlesi tarihe geçer:
“Öyle bir
yasa çıkaralım ki, ayrımsız bütün Amerikalıların otellerde, tiyatrolarda, lokantalarda, mağazalarda ve benzeri
işletmelerde
hizmet görme hakkını güvenceye alsın...”
Kennedy, bir hafta sonra 1875 tarihli Yurttaşlık Hakları Yasası’nı değiştirecek düzenlemeyi Kongre’ye gönderir.
Ve 1964’te kabul edilen yeni Yurttaşlık Yasası’nın ikinci maddesi, kamuya hizmet veren bütün ticarî işletmelerde
renk, ırk, din ve etnik kökene dayalı ayrımcılığı yasaklar.
Amerikan Yurttaşlık Hakları Hareketi 1964 yasasıyla yetinmemiş, Kongre’ye
baskı yapmış ve ülkede, ayrımcılığı bitirmeye dönük yasama faaliyeti, yıllar içinde daha kapsamlı güvenceler getirerek sürmüştür.
Ama bugün Amerika’da hâlâ birçok ayrımcılık mağduru, hakkını 1964 yasasıyla arar; zira bu yasa, ticarî işletmelerle ilgili bu tür şikâyetlerde
Adalet Bakanlığı’nı görevlendirir ve hükümetin şikâyet konusu işletme aleyhine
dava açmasını öngörür.
***
“Kokoamos Adası” adlı gece kulübünün başı geçen yıl bu yasayla derde girdi.
Başkent Washington’a yakın sayfiye kasabalarından biri olan Virginia Beach’teki kulüp, bir
kıyafet yönetmeliği belirlemişti; buna göre, kulübe ancak “şık” görünümlü müşteriler alınacaktı ve bu tanım bazı saç
modellerini dışta bırakıyordu.
Gece kulübünün şıklıkla bağdaştırmadığı modeller, balmumuyla yapıştırılmış “rasta,” “cornrow” (balıksırtı) örgü ve Bob Marleyvarî “dreadlock” gibi modelleri içeriyordu...
Sorun da buradaydı, zira bu saç modelleri ağırlıklı olarak siyahî Amerikalıların favorisiydi.
Nitekim, saçlarını bu model yaptırmış birkaç siyahın kulübe girmesi önlendi ve şikâyetleri üzerine, 2008 başında Amerikan Adalet Bakanlığı devreye girdi.
Kokoamos Adası aleyhine, “
ırkçılık” ve “belli bir ırkın
giyim tarzına karşı ayrımcılık” iddiasıyla, 1964 Yurttaşlık Yasası’na muhalefetten dava açıldı.
Kulüp, davayı kaybedeceğini anlayınca kıyafet yönetmeliğini kaldırarak uzlaşma yoluna gitti.
Kokoamos Adası’nda “rasta” saçlı siyahî erkekler de yemek yiyip dans edebiliyor artık...
***
Virginia Beach’teki gece kulübünün ayrımcılık mazereti “şıklık”tı.
Birkaç ay önce, yine başkent Washington yakınlarındaki St. Mary’s County’de yaşanan olayda ise bu kez “güvenlik” gerekçesi ortaya atıldı.
Navy Federal Credit Union
bankasına giden Kenza Shelley, sırasını beklerken gişe memuru tarafından arka odaya davet edildi.
Müslüman bir kadın olan Shelley, başörtülüydü.
Banka görevlisi, “
Güvenlik nedeniyle, müşterilerin
şapka, kapüşon,
türban ve başörtüsüyle bankaya girmelerini yasakladık. Başörtünüzü çıkarmayacaksanız, size ancak arka odada hizmet verebiliriz” dedi.
Shelley
itiraz etti: “Herkesle eşit muamele istiyorum.”
Ardından, önce Amerikan İslamî İlişkiler Konseyi’ne şikâyette bulundu, sonra da basına konuştu.
Amerikan Adalet Bakanlığı, “güvenlik” gerekçesiyle “dine dayalı ayrımcılık” yapılamayacağı teziyle devreye girdi; konuyu mahkemeye taşıdı.
Sonuçta, Navy Federal Credit Union bankası
politika değiştirdi; başörtülü müşterilere eşit hizmet vermeye başladı.
***
“Arabaya biniyoruz ve karnımız ağrıyıncaya kadar gülüyoruz.”
Ayşe Arman ve arkadaşı, tesettürlü halleriyle, rezervasyon yaptırmalarına rağmen Reina’nın kapısından kovulduktan sonra böyle yapmışlar...
Bunu okuduğumda, “Ayşe Arman, kıyafeti nedeniyle maruz kaldığı muamelenin ‘ayrımcılık’ olduğunu ve eşit yurttaşlık haklarını hayata geçirmiş bir ülkede ‘suç’ teşkil edeceğini herhalde kavramadı” diye düşündüm...
Zira Arman bunu kavrasa ve ayrımcılık mağduru tesettürlü kadınlarla empati kurabilseydi, tek tepkisi karnı ağrıyıncaya kadar gülmek olmazdı; buna inanıyorum.
Ama önemli olan tebdil-i kıyafet halindeki Arman’ın tepkisi değil.
Önemli olan, Türkiye’deki gerçek mağdurların sessiz kalmaması...
Önemli olan, “Kürde
servis yapmam” diyen çaycıdan, “burası
modern bir kulüp, türbanlılar giremez” diyen kapı görevlisine kadar, ayrımcı zihniyetin her tür tezahürünü hep birlikte reddetmemiz ve gereğini yapmamız.
***
Taraf buna inandığı için, Ayşe Arman’ın Reina’nın kapısından kovulmasını ciddiye aldı.
Muhabirimiz
Fırat Alkaç,
Beşiktaş Belediyesi’yle konuştu.
Aldığı
cevap: “Hiçbir eğlence merkezinde ve özel mekânda böyle bir kıyafet kanunu yok. Eğer başörtünüzden dolayı içeri alınmıyorsanız şikâyet edebilirsiniz ve ilgili kulübe cezaî işlem uygulanır.”
Fırat bununla yetinmedi; Reina’nın Halkla İlişkiler Sorumlusu Aysel
Gökçe Taşçı’ya da konuyu sordu.
Cevap: “Arman’ın rezervasyonu yemekliydi. Geldiği saatte mutfağımız kapalı olduğu için içeri almadık. Şortluları, terliklileri de almıyoruz. Aradığımız şart şıklık.”
İş orada kalmadı; Reina’nın ortaklarından Ali
Ünal, Fırat’a şunları anlattı:
“Kapalı bayanları içeri almamak gibi bir kuralımız yok. Birçok kapalı arkadaşım var; her zaman Reina’ya gelir eğlenirler. Arman mekâna geldiğinde, bara geçeceğini söylese içeri alırdık. Onun mekâna girme niyeti yoktu,
kamera kayıtlarından da bunu anlıyoruz.”
Fırat, Reina’nın kamera kayıtlarını izleyince ne görecek bilmiyorum ama şimdilik anladığım şu:
Reina’nın kapıları, tesettürlü kadınlara sonuna kadar açık-mış!