Bu ismi hatırladınız mı?
Taraf yazarı Rasim Ozan Kütahlı’yı yumruklamakla ünlenmişti; ününü devam ettiriyor.
Sanatçı
İdil Biret, ‘arka kapıdan’ girerek konserini vermiş; ya bir de bu delikanlıların saldırganlığına maruz kalsaydı! Hayali bile dehşet veriyor insana!
Olay hem önemli, hem önemsiz.
Önemli, çünkü toplumumuzdaki şiddet tutkunu
damarın olaylarından biridir bu.
Önemsiz, çünkü çok marjinal, çok sınırlı... Çok
şükür polis bu
küçük grubun fazla taşkınlık yapmasını önlemiş.
Avlu kutsal mı?
Öncelikle şu “kutsal avluda şarap” kışkırtmasına bakalım.
Evvela, Topkapı’nın başında
İlber Ortaylı vardır; “tarih”in de “kutsal”ın da “konser”in de ne olduğunu gayet iyi bilen değerli bir tarihçimizdir; yanlış yapmaz.
Zaten konserin verildiği “Birinci Avlu” kutsal değildir. Sarayın dış kapısı olan çift kuleli “Bab-ı Hümayun” ile “Babüsselam” denilen “Orta
Kapı”ya kadar olan geniş
arazi “Birinci Avlu”,
Osmanlı döneminde de kutsal değildi, herkes girer çıkardı. Yabancı elçiler de Bab-ı Hümayun’dan atla girerler, “Birinci Avlu”dan atla geçerek “Babüsselam” denilen ikinci kapının önünde attan indirilirler, yaya olarak “İkinci Avlu”ya alınırlardı.
Bu, devletin ihtişam ve heybetiyle ilgili emperyal bir
protokol kuralıydı.
Bu ikinci avlu bile dini anlamda kutsal değildir.
Dini anlamda gerçekten kutsal olan “Hırka-i Saadet” (
Kutsal Emanetler) bölümü, daha içeride, “Üçüncü Avlu”da yer almaktadır.
Konserin yapıldığı “Birinci Avlu”da Aya İrini Kilisesi’nin binası vardır;
darphane, nakkaşhane, depolar falan da buradadır. Hatta idamlar bile bu avludaki “
siyaset çeşmesi”nin önünde yapılırdı. Kutsallıkla hiçbir ilgisi yoktur.
Bunun yanında, bir konsere bir şarap firması elbette
sponsor olabilir ama İdil Biret’in vereceği bir klasik
müzik konserinde uyulması gereken görgü kurallarını hiçe sayarak çiğ tavırlarla
ürün reklamı yapılmış olması da çok üzücüdür.
Görgü, kibarlık her düzeyde lazımdır!
Şiddet kültürü
Konseri tasvip etmeyebilirsiniz. O zaman ya susarsınız, ya eleştirirsiniz ya da siz aynı mekânda uygun bulduğunuz bir kültürel etkinlik düzenlersiniz.
Halbuki yapılan şey kaba bir eylemdir.
Milliyetçi gençliğin büyük kesimini temsil eden
Ülkücüler yapmadı bunu. İslami ya da muhafazakâr kesim de yapmadı. Yapanlar Alperenler içinde de küçük bir grup...
Hiç şüphem yok, hayatta olsaydı rahmetli
Muhsin Başkan da bu kaba şiddete tepki gösterirdi.
Eylemcilerin eğitimleri, yaşları, meslekleri nedir? Elimde bilgi yok ama davranışlarından kestirmek mümkün.
Daha çok ‘lümpen’ bir görüntü var bu olayda. Martin Lipset, Siyasi İnsan adlı klasikleşmiş eserinde bu sosyolojik damarı çok iyi anlatır: Kültürel algılamaları zayıf ve katıdır; davranışlarında şiddet eğilimi güçlüdür! Şehirleşme sürecinde böyle bir damar bütün toplumlarda oluşuyor.
Bunların bağlı oldukları siyasi akımlar tarafından
disiplin altına alınarak ‘iyi’ye yönlendirilmesi gerekir.