Bu katliam durdurulabilir mi?

Doğu Türkistan'da Uygur Türkleri'nin katledilmesine öfke büyüyor.


Türkiye'den "one minute" tepkisi göstermesini bekleyenler var. Ancak iki krizde şartlar aynı değil. İsrail, 6 milyon nüfuslu bir Ortadoğu ülkesi. İşgal altında tuttuğu Gazze ise Müslümanlar'ın yaşadığı eski Osmanlı toprağı. Türkiye birçok açıdan bölge ile yakından ilgili. Sorunun çözümü için aktif gayret gösteriyor. Her iki tarafla da tarihi derinliği olan ilişkileri var. Çin için aynı şeyleri söylemek mümkün mü? Hayır. Bir kere Doğu Türkistan, Sincan Uygur Özerk Bölgesi olarak Çin'in resmi toprağı... BM de Türkiye de bunu kabul ediyor. İkinci olarak, Uygurlar Çin'in resmi vatandaşı... Yani iki kriz, yakından uzaktan Gazze ile benzeşmiyor. *** Dahası Türkiye'nin Çin üzerinde baskı kurmasını sağlayacak "hatırı sayılır" ticari ve siyasi ilişkileri yok. Çin, Türkiye'nin geçici üye olarak yer aldığı BM Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesi. Kararlar üzerinde veto hakkı var. Türkiye'nin ise yok. Çin'in siyasi şemsiyesi nedeniyle ABD bile Kuzey Kore'nin nükleer füze denemelerine seyirci kalmak zorunda kalıyor. Ancak ortada şüpheye yer bırakmayan bir sivil katliamı var. İnsan hakları ihlalleri, azınlık hakları ihlalleri ve inanç hürriyeti ihlalleri söz konusu... Susmak, seyirci kalmak da olmaz. Yapılması gereken akılcı yollarla etkili sonuç almak olmalı. Nedir bunlar? Birincisi, diplomasinin sınırları aşılmadan nota verilebilir. İnsan hakları kapsamında tepkiler sözlü olarak dile getirilebilir. Ancak Uygurlar'ın hamisi gibi davranmak, Uygurlar'ın bölgede daha fazla hedef haline gelmesine neden olabilir. İkincisi, Türkiye üyesi bulunduğu uluslararası platformlara insan hakları kapsamında konuyu taşıyabilir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, İslam Konferansı Teşkilatı, Medeniyetler İttifakı... Çok uluslu kınama ve uyarılar daha etkili olur. Başbakan Erdoğan'ın dün yaptığı açıklamalar da Türkiye'nin akılcı adımlar atacağının göstergesi. *** Uygur Türkleri'ne yönelik de üç önemli uyarıya yer vermek istiyorum. İlk olarak, dünyanın dört bir yanına dağılmış Uygurlar'ın farklı ülkelerdeki lobi güçlerini artırmaları gerekiyor. İkincisi, diaspora liderleri Dalai Lama gibi dünyaca bilinen isimlerle ortak tepki dile getirebilir. Tabii bunun için önceden güçlü ilişkiler kurulması gerekiyor. Son olarak da, Uygurlar'ın Çin toplumuna "asimile olmadan uyum sağlamayı" başarması lazım. Yakın gelecekte şartlar Doğu Türkistan'ın Çin toprağı olarak varlığını sürdüreceğini gösteriyor. O halde kimlikleri ve kültürleriyle ayakta ve hayatta kalmanın formülleri geliştirilmeli. Tabii Çin kapalı ve baskıcı bir rejim... Bunların hayata geçirilmesi kolay değil. Hatta uluslararası tepkiler bile caydırıcı olmayabilir. Ama ekonomik olarak dünyaya bu kadar açılan Çin kendisini siyaseten uzun süre tecrit edemez. ** Gül doğrusunu yaptı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, kamuoyunda "sivil yargı yasası" olarak bilinen kanunu onayladı. Böylece asker olmayan kişilerin askeri mahkemelerde yargılanması uygulamasına son verildi. Asker kişilerin de Ceza Mahkemesi Kanunu'nun 250'nci maddesi kapsamına giren suçlarda Ağır Ceza'da yargılanması kanunlaştı. Türk demokrasisi adına önemli bir adım atıldı. Artık darbe planlamasında ya da teşebbüsünde bulunan general bile olsa Ağır Ceza'da yargılanacak. Böylece yeni "eylem planları" ve "kâğıt parçaları" ile karşılaşma ihtimalimiz azaldı. Gül, böylece CHP'nin önce yasaya onay verip, sonra kurumlararası gerginlik çıkarma gayretini de boşa çıkardı. Sivil-asker ilişkilerine büyük önem veren Avrupa Birliği ile uyum sürecine büyük katkı sağlandı. AİHM'de yeniden mahkûmiyet kararı çıkmasının önü tıkanmış oldu. Şayet CHP başvurursa şimdi gözler Anayasa Mahkemesi'ne çevrilecek. 367 kararı ile büyük yara alan Yüksek Mahkeme, Meclis'te firesiz çıkan ve Gül'ün onayladığı yasa için bakalım ne karar verecek?
<< Önceki Haber Bu katliam durdurulabilir mi? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER