Ancak bu
darbeden geriye akıllarımızda ellerinde
beyzbol sopalarıyla, darbeye karşı duran siviller kalacak. Üçüncü dünya ülkesinde meydana gelen bu darbeye
Amerika ve
Avrupa Birliği de büyük tepki gösterdi.
Bundan önce dünyadaki askerî darbelerin neredeyse tamamının bu ülkelerin
destek ve isteğiyle olduğunu düşünürsek, bundan böyle darbecilerin işinin hakikaten çok zor olduğunu söyleyebiliriz. Son
Honduras askerî darbesi darbecilere iki açıdan
ders verdi sanıyorum. Birincisi, Amerika ve AB ülkeleri bu tür darbelerin arkasında değil. İkincisi de hakkı yenmiş
halk artık eline beyzbol sopalarını alıp sokağa çıkabiliyor.
Bütün her şeye rağmen gözünü karartıp bu işe girişeceklerin olacağını göz ardı etmemekle birlikte klasik manada bir darbenin
Türkiye'de olması mümkün değil artık.
Türkiye Cumhuriyeti ömrünün 50 yılını darbeleri konuşarak geçirdi. Bu elli yıl içine sayısız darbe ve muhtırayı sığdırdı. 2010 yılına yaklaşırken bile hâlâ darbeleri konuşuyoruz. Ana
yasayı askıya alarak bu ülkede sürekli darbe yapanlar yargılanmadı hiçbir zaman. Sürekli siyasete burnunu sokan, ona yön ve şekil vermeye kalkanların yaptıkları yanına kâr kaldı. Bununla birlikte dünyanın hızla değişmesi ve artan kamuoyu baskısı eskisi gibi darbe yapmayı mümkün kılmıyor. Bunun farkında olanlar da post
modern yöntemler geliştiriyor. Mücadelelerini hukukun içinde kalarak(!) yürütmenin planlarını yapıyorlar.
Bu hukukun içinde kalma da eğer muhataplar suç işlemiyorlarsa, suç işlemiş gibi göstererek yargılama şeklinde oluyor. Günlerdir tartışılan
eylem planının gerçek bir
belge olduğunu en azından bunu hazırlayanlar biliyor. Bu belgeyi okuduğumuzda görüyoruz ki, belgenin çoğu zaten yıllardır maruz kaldığımız uygulamalardan başka bir şey değil.
Medya yıllarca yalan haberlerle toplumun ekser çoğunluğunu karalamadı mı? Durup dururken irtica kampanyaları başlatmadı mı? Bu ülkenin demokrat isimleri medya üzerinden sindirilmedi mi?
Dün
Milliyet gazetesi ilginç bir
manşet attı. Haberde görevde olduğu dönemde gösterdiği tavırlarla birçok darbe girişimini önleyen
Hilmi Özkök'e Uzi ile suikast planının ortaya çıkarıldığı yazıyordu. Ancak haberi bütün taraflar anında tekzip etti. Birincisi haberde belirtilen 'polisin
arama yaptığı
site' başka bir siteydi. İkincisi aramada Uzi
marka silah değil eski bir
av tüfeği bulunmuştu. Ayrıca Hilmi Paşa da yaptığı açıklamada haberi yalanlayan bilgiler verdi: ''Operasyonda, müteahhidin evinde ruhsatsız silahlar bulunmuş. Ancak polis bana suikast hazırlığı yönünde şüpheleri olduğuna yönelik uyarı ve bilgi anlamında bir şey söylemedi. Ben de bu iddiaya yönelik bir şey olduğunu düşünmüyorum ve değerlendirmiyorum."
Tahmin ediyorum eskiden
Albay Çiçek'in hazırladığı gibi böyle eylem planları yazılır çizilir, ilgililere gönderilirdi. Türkiye bazı ortamlara hazırlanırdı. Medya da bu kamuoyu hazırlama ve demokratları sindirme görevini bihakkın yapardı. Ancak bugün kamuoyu o günlerden farklı olarak bu tür eylem planlarını çabucak öğreniyor. Üstelik kamuoyu, eskisi gibi postalı görünce kaçacak delik aramıyor. Bir kısım medyanın aba altından ve üstünden gösterdiği sopaların da farkında.
Türkiye
demokrasi konusunda çok ciddi bir adım atarak, sivillerin askerî mahkemede yargılanmasını önleyen ve darbe girişimcilerinin yargılanmasını sağlayan bir yasa çıkardı. Bu çok önemli bir gelişme. Çünkü devlet, bir vatandaş olarak bizi darbelerden korumalı. Yoksa elimizde beyzbol sopasıyla
nöbet mi tutacağız?