Ben farklı bir açıdan yaklaşırım. Bu olayın sonuçlarının ne olduğunu ve bunun herhangi bir gücün projesine uyup uymadığını araştırırım. 12
Eylül öncesinde de aynı şeyi yaptım ve şu sonuçlara ulaştım.
Ülkede sol bir rejim kurmak için mücadele ettiklerini söyleyenler yanlarına almaları gereken halkı canından bezdirdi. Herkes çocuğunun akşama sağ salim eve dönemeyeceği endişesini taşıyordu
Esnaf militanların saldırısından korkuyordu. O zaman bunların gerçekte halkın sola karşı nefret duyması için çalıştığını düşündüm ve adını aşı teorisi koyduğum bir
model ürettim. Zayıf mikroplar
hasta etmez aksine hastalığa karşı bağışıklık oluştururdu. Solu yönlendirenler sol düşüncenin önünün kesiyordu.
Milliyetçileri yönetenler halkın v
e devlet kurumlarının komünist bir yönetime izin vermeyeceğini, bir mucize gerçekleşse ve solcular yönetimi ele geçirselerdi bile müttefiklerimizin derhal müdahale edeceğini ve bunun için hukuki zeminin bile hazır olduğunu bildikleri halde çatışmada aktif rol aldılar. Bu tablo çatışmanın darbeye
hazırlık amacıyla çıkarıldığını ve her iki tarafın aynı gücün kontrolünde olduğunu gösteriyordu.
Teşebbüs yargı yoluyla engellenemezdi. Devleti yönetenler süreci değerlendirselerdi bedel ödenmez ve hem bir çok insanımız kaybetmez hem de
12 Eylül rejiminin bugüne kadar sürmesi engellenirdi. Yapılacak şeyin bu karmaşayı yaratanlarla siyasi pazarlık yapmak ve içerdeki işbirlikçilerini etkisiz hale getirmekti. Aslında varılmak istenen
hedef Türkiye’yi Batı ekonomileriyle bütünleştirmek ve böylece kontrolü güçlendirmekti Yani hedef Özal’ın yaptıklarıydı ve darbeciler inşa edilecek yeni yapının kurulacağı alanı temizleyen dozerler gibiydi. Özal’ın yaptıklarını eleştirmek gibi bir maksadım yok ama bunun için bu kadar bedel ödenmesini kabul edemiyorum. Bugünkü ekonomiye bakışımızın ve uygulamalarımızın temeli o tarihte atıldı. Şikayetçi olduğum gittiğimiz yerin doğruluğu ya da yanlışlığı değil kendimiz gitmeyip götürülmüş oluşumuzdur.
12 Eylül nedeniyle kimse yargılanmamalı ama devletin uluslararası operasyonlara bu kadar açık hale gelmesini engelleyecek tedbirler alınmalıdır. Bunun kolay olmadığını yaşadığımız
belge kriziyle yeniden görmüş olmanın üzüntüsü içindeyim.
12Eylül öncesindeki gibi saflara ayrıldık, insanlar kimin haklı kimin haksız olduğunu tartışıyor, taraflar sağ sol kavgası yerine
demokrasi ve devleti koydular. Görünüm farklı olsa bile niteliği tıpa tıp aynı.
Bu tartışmalara hiç
yabancı değilim. Projenin tek olmadığını, iki farklı projenin iki güç tarafından gerçekleştirilmeye çalışıldığını ve mücadele ettiğini söyleyen kişilerin, genelde bilinçsiz ama yaptıklarının mükafatını alarak rollerini oynadıklarını düşünüyorum.