Meğer dünya o kadar hızlı dönüyormuş ki artık, mumun sönmesi için yatsıya kadar beklemek bile gerekmiyormuş.
Samimiyet testinde sınıfta kaldılar.
Sözüm ona, 12
Eylül yöneticilerinden
hesap sormak isteyenler, yasalaşırken
destek verdikleri halde, tepkiler üzerine,
darbe teşebbüsü,
terör ve örgütlü suçlara karışan askerlerin
sivil mahkemelerde yargılanması, bu
düzenlemenin devam eden davalar için geçerli olması hükmüne
itiraz etmeye başladılar.
Neden?
Ucunun Ergenekon’a dokunduğunu hissettiler. Birden yağmura tutulmuş kadın misali yüzlerindeki makyaj döküldü, patilerini prize sokmuş kedi gibi tüyleri diken diken oldu.
Hani, darbelerle yüzleşecektiniz?
Efendim, bizi kandırdılar. Sahi, öyle mi? Yediğiniz golün kornerden geldiğini mi düşünüyorsunuz? Yoksa 40 metreden göstere göstere mi?
O gece ‘hay hay’ dediler
Meseleyi daha iyi anlamak için mevzua o geceden başlayalım.
AK Parti’nin talebi üzerine,
Perşembe saat 20.30 sularında mecliste mini zirve yapıldı. Toplantıya
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Adalet Komisyonu Başkanı
Ahmet İyimaya, AK Parti Grup
Başkanvekili Bekir
Bozdağ,
CHP Grup Başkanvekili Hakkı Süha
Okay ve MHP Grup Başkanvekili Mehmet
Şandır katıldı.
Gündem,
Avrupa Konseyi Yolsuzluğa Karşı Devlet Topluluğu’nun (GRECO) önerileri doğrultusunda hazırlanan 11 maddelik
torba kanundu. AK Partililer, CHP ve MHP’li temsilcilere, ‘GRECO 30 Haziran’da
Türkiye Raporu’nu açıklayacak, o tarihten önce bu kanunun çıkması yararlı olur’ diyerek destek istedi.
‘Tamam’ deyip maddeleri tek tek incelemeye aldılar.
Önce CHP, ardından MHP, yolsuzlukla mücadelede kurulması öngörülen denetim biriminin baş
bakanlık bünyesinde faaliyet göstermesine tepki göstererek, bununla ilgili 10. maddenin tasarıdan çıkarılmasını istediler.
Ergin de İyimaya da Bozdağ da ‘Hay hay’ deyip bu konuda CHP’nin hazırladığı önergeye destek sözü verdiler. Nitekim, CHP’nin önergesi üzerine yapılan Genel Kurul’daki oylamada bu madde AK Parti’nin desteğiyle kabul edildi.
Söz sırası AK Partililerdeydi. Dediler ki; ‘Yolsuzlukla mücadele sürecinin hem etkin yürütülmesi hem de
AİHM’de Türkiye’yi zora sokan ihlallerin önüne geçmek için destek istediğimiz üç önergemiz var.’
Başladılar anlatmaya:
1-Barış zamanında siviller sivil mahkemede, askerler askeri mahkemede yargılansın.
2-Bu düzenlemeye istisna getirelim, barış zamanında ağır ceza mahkemelerinin yargı yetkisine giren suçu işlemeleri halinde de askerler, sivil mahkemede yargılansın.
3-Bu kanun devam eden
soruşturma ve kovuşturmaları da kapsasın.
Fotokopide anlaştılar
Değişiklik önergeleri ve gerekçe metinlerinin birer fotokopisi CHP ve MHP’li temsilcilere verildi. Üstelik, en fazla tepki gösterilen ikinci önergenin gerekçesi çok açıktı: ‘Ayrıca asker kişilerin barış zamanında
250. madde uyarınca kurulan ağır ceza mahkemelerinin yargı yetkisine giren bir suçu işlemeleri halinde, bu mahkemeler tarafından yargılanması amacıyla bu değişiklik önergesi verilmiştir.’
Aynı şekilde, Ergenekon’u da içine aldığı gerekçesiyle itiraz edilen üçüncü önergenin gerekçesi de şöyleydi: ‘...değişiklik hükümlerinin kanunun yürürlüğe girdiği tarihte adli ve askeri yargı yerlerinde devam etmekte olan soruşturma ve kovuşturmalarda da uygulanacağı hükme bağlanmak suretiyle, uygulamada herhangi bir tereddüdün yaşanmaması amacıyla bu değişiklik önergesi verilmiştir.’
Bu arada Bakan Ergin, CHP’li Okay ve MHP’li Şandır’a, düzenlemeye gerekçe olarak gösterdikleri AİHM kararlarının birer örneğini içeren dosyayı, bu görüşmeden iki saat sonra ve görüşmelere başlamadan önce saat 23.00 sularında bizzat elden teslim etti.
Sonrası malum...
CHP ve MHP itiraz etmedi, üç önerge kabul edildi. CHP’nin itiraz ettiği 10. madde ise kanundan çıkarıldı. Yani, toplantıda ne konuşulduysa
Meclis Genel Kurulu’nda o yaşandı.
Ertesi gün tepkiler olunca, ‘Bizi kandırdılar, bu kanun
Albay Dursun Çiçek’i yargılamak için çıkarıldı’ diye bağırmaya başladılar.
Bakandan ince dokundurma
Dün Adalet Bakanı
Sadullah Ergin’i aradım. Açıkça sordum: ‘Muhalefeti kandırdınız mı? Bu kanun
Albay Dursun Çiçek için mi çıkarıldı?’
Cevabı: ‘
Allah aşkına şahıs için kanun çıkarılır mı? Bir kanuna Dursun Çiçek veya Şamil
Tayyar diye yazılır mı? Kimseyi kandırmamız sözkonusu olabilir mi? Biz bu arkadaşlarla oturup konuştuk. Niçin bu düzenlemeleri yapmak istediğimizi, önergelerin gerekçesinde çok açık, samimi ve dürüst şekilde ifade ettik. O gerekçeleri anlamak için grup başkanvekili olmaya bile gerek yok. Tesisatçı Ahmet Efendi bile okusa anlar.’
Dedim ki; ‘O halde neden feryat ediyorlar?’
Bakan, soruya soruyla karşılık verdi: ‘Ben de onu anlamaya çalışıyorum. Tepkiler olunca farklı konuşmaya başladılar. Anayasanın geçici 15. maddenin kaldırılmasını istiyorlardı, yaptığımız düzenleme ondan daha hafif, neden karşı çıkıyorlar? Öneride bulunurken takiyye mi yapıyorlardı yoksa manevra mı?’
Evet...
Durum özetle böyle. Yukarıda yazdığım gibi değişiklik gerekçeleri de çok açık. Şimdi muhalefetin kalkıp, ‘kandırdılar bizi’ demeye hakkı var mı?
Daha da ötesi, anayasanın geçici 15. maddesinden rahatsızlık duyanların bu değişikliğe karşı çıkmasının akli izahı var mı?
Son lafım da Baykal’ın oltasına takılan sazanlara: Zoka size çok yakışıyor...