Kız çocuklarının
erken yaşlarda evlendirilmesi, berdel, töre cinayeti, erkeklerin çok kadınla evlenmesi, bu yörenin en büyük acıları arasında sayılabilir. Yoksulluğun, savaşın acısını da en çok kadınların çektiğini biliyoruz.
Son yıllarda
Kürtlerin yoğunlaştığı
bölgelerde büyük bir değişim yaşandığı da ayrı bir gerçek. Güneydoğu’da ‘düşük yoğunluklu savaş’ın neden olduğu büyük altüst oluş, büyük dramlar ‘Kürt rönesansı’ adını verebileceğimiz değişimi de beraberinde getirdi. Bu bölgede hiçbir şey eskisi gibi değil. Bu ‘Rönesans’ın en önemli boyutunun kadınlar olduğuna şüphe yok.
Kadınların ‘var olmak’ için attığı büyük adımlar, yöredeki kültürel, sosyal,
toplumsal değişimin en önemli sonuçlarından birisi olarak adlandırılabilir.
Türkiye’nin en çok kadın belediye başkanının olduğu yöreler
Kürtlerin yaşadığı bölgelerdir. 29
Mart seçimlerinde DTP’de kadınlar bir il 13 ilçe belediye başkanlığını kazandılar. Yine DTP’deki
kural gereği erkeklerin başkan seçildiği belediyelerde yardımcıları mutlaka kadınlardan oluyor.
Bu rakamları ne önemi var diye sorarsanız, Türkiye çapında yüzlerce belediye başkanı olan AK Parti’nin kadın belediye başkan sayısı üç, CHP’nin de iki. MHP’nin ise hiç yok. DTP’deki kadın ağırlığının ortaya koyduğu rakamlar, bu bölgedeki geleneksel kültür düşünüldüğünde iyice anlamlı hale geliyor.
***
Kürtlerin yaşadığı bölgelerde kadınlar hamlelerini belediye başkanlığı ve parti yöneticiliğiyle sınırlı tutmadılar. Birçok
sivil toplum kuruluşu içinde de kadınlar önemli bir ağırlık oluşturuyorlar. Ülkemizin en etkili sivil toplum örgütlerinden KAMER (Kadın
Merkezi) de asıl olarak Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde merkezileşmiş durumda. KAMER Başkanı Nebahat Akkoç, bağımsız kişiliği, örgütleme yeteneği, bölge kadınlara kazandırdığı olanaklarla bu yöreden sivrilen birçok kadından birisi olarak dikkat çekiyor.
Bu büyük değişim, son olarak DTP’li belediyelerin yaptığı toplu sözleşmelerde de etkisini gösterdi. DTP’li birçok belediye yaptıkları yeni toplu sözleşmelerde kadın konusunda çok ileri sayılacak kararlara
imza attılar.
Diyarbakır’ın merkez belediyesi olan
Yenişehir Belediyesi ile Belediye-İş Sendikası’nın gerçekleştirdiği yeni toplu sözleşmede, ‘evli olmasına rağmen ikinci evlilik yapan’ erkeğin maaşının, ilk eşe bağlanması kararlaştırıldı. Ayrıca eşine ve çocuklarına şiddet uygulayanların maaşları da eşe verilecek. Bir dikkat
çekici durum da, ortalama yüzde 14 zam öngören sözleşmeye, erkek işçilerden hiçbir ‘tepki’ gelmemiş olması. İstifa eden bir çalışanın sosyal alacakları da, eşinin rızası olmadan kendisine verilmeyecek.
Aynı şekilde, Adana’nın Küçükdikili Beldesi’nin DTP’li Belediyesi ile DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası arasında imzalanan toplu sözleşmeye, ‘Eş ve çocuklarına karşı yükümlülüklerini yerine getirmeyen, şiddet uygulayan işçinin ücretinin yüzde 50’si eşe ödenir’ ve ‘Resmi nikâhsız yaşadığı belirlenen işçinin iş akdi, ihbar tazminatı ödenmeksizin feshedilir’ hükmü kondu.
Şanlıurfa’nın DTP’li
Viranşehir Belediyesi ile yine Genel-İş arasındaki toplu iş sözleşmesine de, ‘eşine şiddet uygulayan işçinin yarım maaşı
mağdur kadına verilir’ maddesi eklendi. Belediye-İş’in
Bismil Belediyesi ile imzaladığı toplusözleşmede de, kız çocuğunu okutmayanların maaşlarının eşlerine verilmesi ve ailesine şiddet uygulayanın maaşlarının eşlerine verilmesi karar altına alındı.
***
Bunlar, uzaktan bakıldığında fantezi gibi görünebilir. ‘Biz Kürtleri biliriz, asıl feodal ilişki onların temsil ettiği kültürde bulunuyor. Öyle söylediklerine, öyle kararlar aldıklarına bakmayın, oralar, en erkek anlayışın
egemen olduğu yerlerdir’ diyenlerin ne kadar çok olduğu biliyorum.
Bir taraftan baktığınızda haklı sayılabilecek bu değerlendirmeler, Kürt kimliği temelli siyasi akımın yaşadığı büyük değişimi anlamaya ve açıklamaya yetmiyor. Kürtler, köklü bir değişim yaşıyorlar. Milyonlarcası yerlerinden yurtlarından oldular. Dindarlıkla, kendi milli kimlikleri arasında oluşan benzerlik ve farklılıklarla yeni bir kültürel oluşumun parçası haline geldiler.
Kürt kimliği temelli
siyasi hareket, asıl niteliği milli olan bir hareket. Milli hareket Kürtler için bir ilerleme ve modernleşme atılımı anlamına geliyor.
Nasıl 20. yüzyılın başında Türkler böyle bir atılımı yaptıysalar, Kürtler de geç kalmış bir milli kimlik oluşturma sürecinden geçiyorlar.
Bu bir değişim ve sıçrama anlamına geliyor aynı zamanda. Bu değişimin en önemli unsurlarından birisinin kadınlar olması kaçınılmazdı. Evlerine kapalı, erkek egemen kültürün ağırlığı altında yaşayan kadınlar, göçler, savaş, siyasi mücadelenin etkisiyle sahneye çıktılar. Bu nedenle tüm Türkiye’ye göre daha etkili bir kadın kimliği ortaya çıkıyor. Ülkemizdeki modernleşme açısından da bu olgu, çok olumlu sonuçlar yaratıyor. Yaratmaya devam edecek.