2009 yılında
darbe planlayan
Ergenekon İlker Paşa’dan umudunu kesmişti, onu biliyorduk, şimdi anladık ki, Ergenekon’un avukatı da umudunu kesmiş.
Emeklilik önerisi, yeni bir proje mi, orası pek anlaşılamadı.
Geçen
Cuma günü Yeni Şafak’taki köşesinde ‘emeklilik’ önerisine karşı ‘dikkatli olun’ diyen Taha Kıvanç’ın böyle bir değişikliğin komuta kademesinde taşları nasıl oynatacağı ve kimlerin önünün açılacağı sorularına verilecek cevaplara dikkat çekmesi, Baykal’ın önerisine farklı bir boyut kazandırdı.
Acep neden?
Askeri çevrelere yakınlığı ile bilinen Barkın Şık’ın 8 Haziran günü Akşam’da yayınlanan haberine baktığımızda,
sürpriz olmazsa,
Ağustos ayında
Hava Kuvvetleri Komutanı
Orgeneral Aydoğan Babaoğlu,
Deniz Kuvvetleri Komutanı
Metin Ataç, 1.
Ordu Komutanı Orgeneral
Ergun Saygun emekliye ayrılacak. Saygun’un yerine
Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral
Hasan Iğsız gelecek. 9
korgeneral ise Saygun’dan boşalacak orgenerallik rütbesi için yarışacak.
Özetle, sadece 3
koltuk boşalacak.
‘Taş’ hesabına göre,
Genelkurmay Başkanlığı’na giden yolda Deniz ve Hava’yı çıkarırsak, geriye sadece Saygun’un
1. Ordu Komutanlığı kalır.
Mevcut durum böyle...
İlker Paşa emekliye sevk edilirse ne olur?
Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral
Işık Koşaner,
Genelkurmay Başkanı olur. 2005 yılında Orgeneral rütbesini alan ve bu rütbede 4 yıllık bekleme süresini dolduran
Ergun Saygun’a
Kara Kuvvetleri Komutanlığı yolu açılır.
Sonrası
Allah kerim...
Yani İlker Paşa’nın gitmesiyle oynayacak tek taş o. Bunca
kıyamet o yüzden kopmuş olabilir mi? Kimdir Saygun Paşa?
Hatırlayalım...
17
Kasım 2006 günü Amerika’da Neoconların düşünce kuruluşu Hudson Enstitüsü tarafından düzenlenen
kayıt dışı özel toplantıya katıldı. Görevi, o tarihte Genelkurmay 2. Başkanlığı’ydı.
Enstitüde çalışan ve ABD
Dışişleri Bakan Yardımcısı Matt Bryza’nın eşi Zeyno Baran, o toplantıdan iki hafta sonra 4
Aralık 2006 tarihli
Newsweek Dergisi’nde, 2007 yılında Türkiye’de darbe ihtimalinin yüzde 50 olduğunu yazdı. Kaynak olarak da Türkiye’nin üst düzey yetkililerini gösterdi.
Bu yazı, akıllara Saygun’u getirdi. Baran’a kaynaklık eden yetkilinin Saygun olduğu konusunda sayısız
senaryo üretildi. Açıkçası, önemli kısmı, akla da yatkındı.
2007 yılında ‘darbe’ olmadı ama 27
Nisan Muhtırası hortladı. Yaygın iddia,
Büyükanıt’ın ‘ben yazdım’ demesine rağmen o muhtırayı Saygun’un kaleme aldığı ve Büyükanıt’ı ikna ettiği yönündeydi. Bilgi değil ama kişisel kanaatim de bu yöndedir.
Yolunu kesti
Ayrıca, kısa süre sonra gerçekleştirilen Ağustos Şurası’ndaki atamalara,
27 Nisan sürecindeki tatsız gelişmelerin yansıdığını düşünüyorum. Genelkurmay 2. Başkanı
Ergin Saygun’un 2007’de 1. Ordu Komutanlığı’na atanma ihtimalinin, Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’tan döndüğünü söyleyebilirim.
Büyükanıt, Orgeneral Fethi Remzi Tuncel’den boşalan bu göreve 3. Ordu Komutanı Orgeneral İsmail Koçman’ın atanmasını sağladı.
Eğer Saygun 2007 Ağustos’unda 1. Ordu’ya atansaydı, 2008’de
Kara Kuvvetleri Komutanı, 2010’da Genelkurmay Başkanı olacaktı.
Nitekim bu
hesap, 6 Temmuz 2007 tarihli Hürriyet’te şöyle yer aldı: ‘Orgeneral Tuncel’in boşaltacağı 1. Ordu Komutanlığı’na Orgeneral Saygun atanacak. Bu durumda teamüllere göre Saygun’un 2008’de Kara Kuvvetleri Komutanı, 2010’da da Genelkurmay Başkanı olması gündeme gelebilecek.’
Evdeki hesap çarşıya uymadı. Saygun’un 1. Ordu’ya ataması 2008 yılına kayınca, kariyerinin de sonu geldi.
Bush-Obama farkı kadar
Ama bu görevinde de adından söz ettirmeyi başardı.
Ergenekon soruşturması kapsamında evi aranan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Genel Başkanı Türkan Saylan’a
çiçek gönderdi, soruşturmayı yakından takip etti,
İstanbul Emniyet Müdürü
Celalettin Cerrah’la görüştü, Baş
bakan Erdoğan’la 12 Mayıs’ta bir araya geldi.
Eğer bu senaryoya inanacak olursak, Ergenekon taifesinin 2010’da Genelkurmay Başkanlığı koltuğuna oturacak Orgeneral
Işık Koşaner’den de umudunu kestiği anlaşılıyor.
Peki Saygun, kendi ismi etrafında üretilen bu senaryoların neresinde ve nasıl bakıyor? Cevabı kendi verecektir. Açıklama gönderirse memnuniyetle yayınlarız.
Kanaatimi soracak olursanız, şunu ifade edebilirim: Demokratik değerleri algılama, yorumlama ve yaşatma konusunda Büyükanıt, Başbuğ ve Koşaner’e uzanan çizgiden çok farklı portre çizmektedir.
Aralarındaki fark, Bush ve Obama farkı kadardır.
Son söz; olay
eylem planını bir de bu gözle değerlendirsek nasıl olur?
Ara beni abim sayılırsın
Ertuğrul Özkök,
Albay Dursun Çiçek’in farklı imzasıyla ilgili haberlerin neden kendilerinde olmadığını sorunca, yazı işlerinde bazı isimler, ‘bize vermiyorlar’ demiş. Ama kendisi bu kanaate katılmamış.
Doğrusu da budur.
Yıllar önce Sabah’ta çalışırken bir
Yunan askeri ataşenin
casusluk faaliyetlerine dair haberim yayınlanınca Hürriyet’te kıyamet kopmuştu.
Ankara Temsilcisi
Sedat Ergin, ‘Bu haber neden bizde yok’ deyince, yardımcısı
Muharrem Sarıkaya, ‘O haberi Sabah’a sızdırmışlar’ diyerek sıyırmak istemiş, Ergin gazetecilik dersi vermişti: ‘Neden sızdırmak için bizi değil de Sabah’ı
tercih ediyorlar. Bize sızdırsınlar.’
Ergenekon sürecinde bu refleksleri kaybolunca minder dışında kaldılar. Ama önemli değil.
Ertuğrul Bey, ara beni, ne de olsa abim sayılırsın, bize hangi
belge geliyorsa, söz, aynısından bir
takım vereceğim.
Bu arada
küçük bir not ekleyeyim, birlikte gülelim; Diyorsun ki, 5 gazetede var, neden Yeni Şafak’ta yok. Vallahi Yeni Şafak’ı unuttuk, arada karambole gelmiş.