Irak Kürdistanı ile
Türkiye’nin, her ikisiyle Irak’ın kaderlerinin ve geleceklerinin birbirlerine nasıl bağlı olduğu dün yani 1 Haziran 2009 tarihinde somut olarak belli oldu.
Irak Kürdistan topraklarında üretilen petrol ilk kez dün
ihraç edilmeye başlandı;
Kerkük-Yumurtalık
boru hattı üzerinden. Şu anda Irak’ın
Kürt yönetimi altındaki kesiminde boru hatları bulunmadığı için, Irak Kürt petrol zenginliği bir süre için Türkiye sınırının dibindeki Tawke ve Kerkük’ün doğusundaki Taktak
bölgelerinden çıkartılan petrol tankerlerle
Erbil’in çok yakınındaki Khurmala’ya getirilecek, orada Beyci’ye, Kerkük’ten gelip
Kuzey’e dönen ve
Ceyhan’a giden
boru hattına pompalanacak.
Zaho’nun doğusunda, Türkiye-Irak sınırının hemen karşısındaki bir alanda
küçük bir
Norveç şirketi -2005 yılı olmalı- Neçirvan
Barzani’nin katıldığı gürültülü bir törenle petrol
arama işine başlamıştı. Şimdi oradan günde 60 bin varil petrol çıkartılabiliyor.
Türkiye’nin Genel
Enerji şirketi ile Kanadalı ortağı Addax ise Taktak’tan günde 40 bin varil petrolü boru hattına taşıyacaklar. Taktak’ta iki
kuyu,
evet sadece iki kuyunun günde 60 bin varil petrol ürettiğini iki yıl önce oraya gittiğimde öğrenmiştim. Türkiye’nin toplam
petrol üretimine eşit.
Kürdistan Bölge Yönetimi
Petrol Bakanı Aşti Hawrami, Türk şirketlerinin katkısını övüyor. İki yıl önce Erbil’den Türkiye dönerken uçakta yaptığımız sohbette, Türkiye’nin bir an önce Irak Kürdistanı’nda
petrol aramak ve üretmek için ön alması gerektiğini bana anlatıyordu.
Irak Kürdistanı’nın petrol rezervlerinin Kerkük’ünkiler kadar olduğunda ısrarlıydı ve “Bu,
Allah’ın lütfu. Bize çok. Siz yanıbaşımızda, komşu, kardeş bir
ülkesiniz. Gelin, bir an önce gelin” diye konuşuyordu.
Aşti Hawrami, bir ‘soykırım’ın yaşandığı
Halepçe kökenli.
Baas döneminde parlak bir üniversite öğrencisiyken pek
Kürtlere tanınmamış bir imkânla, burs verilerek
İngiltere’de petrol mühendisliği öğrenimine gönderilmiş ve
Saddam’ın diktatörlük rejimine duyduğu soğukluktan ötürü orada kalmış. Bunun dışında siyasi kimliği hiçbir
vakit olmamış bir teknisyen.
1 Haziran 2009, bir bakıma onun günü sayılır. Kürdistan topraklarından çıkan petrol ilk kez Türkiye’ye ihraç edilmiş oluyor...
***
2007’de Kerkük’ün yanı sıra
Kuzey Irak’ın petrol olgusu ve bölgenin doğalgaz potansiyeli ile ilgili bilgilere yerinde sahip olunca, Türkiye’ye döndüğüm vakit yazdığım dizi yazılardan birinin başlığı aynen şuydu:
‘Kuzey Irak’a TSK ile değil; Irak Kürdistanı’na TPAO ile girmek’...
Gerçi bu yazıdan bir yıl sonra TSK, Kuzey Irak’a kış-kıyamette bir kara harekâtıyla girdi, kısa süre içinde çıktı ve TPAO henüz girmedi, ama Türk şirketleri hem bölgeye ayağını atmış durumda ve hem de o günlerden bugüne Türkiye ile Irak Kürt yönetimi arasındaki ilişkiler eskiyle kıyaslanmayacak ölçüde ısınıyor.
Pek yakında bu yönde daha önce atılmamış bir adım atılacak. Duyduğunuzda hazır olmuş olun, şaşırmayın.
Ankara-Erbil yakınlaşmasının önünde bugüne ya da çok yakın geçmişe dek
PKK, ne denli bir pürüz oluşturmuş ise, Irak Kürdistanı’nın hidrokarbon potansiyeli -o denli eski deyimle- bir ‘müşevvik’ oluşturmuş durumda.
Petrol ve doğalgazın, uluslararası pazarlara en kestirme ve en uygun geçiş rotası Türkiye üzerinden.
Hatta Irak doğalgazı da, ister istemez, Kuzey Irak ya da Irak Kürdistanı üzerinden geçerek Türkiye’ye girecek ve oradan Batı pazarlarına aktarılacak. Irak doğalgazının,
Nabucco projesine dahil edilmesi, güçlü bir ABD ve AB desteği elde ediyor.
Irak’ın güneyindeki ve doğusundaki sahalardan yola çıkacak zengin doğalgazın Türkiye’ye ulaşması için ‘coğrafi
köprü’ Irak Kürdistanı.
İşte, ülkelerin, içlerinde yaşayan insanların geleceğiyle, kaderleri böyle bir ‘jeopolitik kement’le birbirine bağlanıyor.
Stratejik tahlil hatta güncel gelişmelere teşhis koyarken, bu olguları göz önüne almakta yarar var.
***
Irak Kürt Petrol Bakanı Aşti Hawrami’nin dün petrolü Türkiye’ye akıtılmaya başlanan iki sahanın 2011 itibarıyla günde 450 bin ve 2012 sonu itibarıyla günde 1 milyon varil petrol üreteceğini söylediğini The
Economist’ten öğreniyoruz.
Bu rakam, Irak petrol üretiminin yüzde 42’si demek olacak. Irak,
Saddam Hüseyin döneminde günde 2.5-3 milyon varil petrol üretiyordu. Şu sıra bu rakam 2.4 milyon varil ve ülke gelirinin yüzde 90’ını petrol satışından karşılıyor.
Aslında
Bağdat’taki Petrol Bakanı Hüseyin Şehristani (Şii) ile Kürtler arasında ‘Kuzey Irak petrolleri’ konusundaki derin ihtilaflar ortadan kalkmış değil. Şehristani, Kürtlerin
yabancı şirketlerle imzaladığı kontratları ‘yasadışı’ ilan etmişti. Ancak, petrol fiyatlarındaki düşüşle birlikte Irak bütçesinde meydana gelen zorunlu kısıtlamalar, Kürtlerin, özel ve yabancı şirketlerin çıkarttığı petrolü ihraç etmelerine mecburen izin verilmesini sağladı.
Ceyhan’a akıtılacak Kürt petrolünün parası da Bağdat’a gidecek ve Kürt bölgesi yüzde 17’lik hakkını havuzdan alacak.
Kürdistan Bölge Yönetimi ile imzaladıkları PSA’lar yani Kar Paylaşım Anlaşmaları gereği kârın yüzde 10-20’si arasında bir tutarını yabancı özel şirketler, kontratlarını Şehristani ‘illegal’ saydığı sürece nasıl alacaklar?
Bu, henüz soru işareti. Irak Kürt Yönetimi, 2007’de kendi petrol yasasını çıkartmış olmasına rağmen, Irak Petrol Yasası hâlâ çıkamadı ve bu, her bakımdan büyük sorunlara yol açıyor.
Her şeye rağmen, 2003’ten yana savaştan bu yana ilk kez Kuzey’den çıkartılan petrol, ülke dışına hem de Türkiye’ye akıtılmaya başlandı. 1 Haziran 2009, bu bakımdan, tarihi bir gün sayılabilir.
Ve pek yakında Türkiye, Bağdat ile Erbil arasında, özellikle ‘enerji’ konusunda ‘arabuluculuk’ yapmaya mecbur kalırsa, buna da şaşırmamak gerekecek.
Türkiye-Irak Kürdistanı-Irak arasında ortak gelecek, ‘ortak çıkarlar’dan ya da ‘çıkar ortaklığı’ndan kaynaklandığı için...