‘Yeni ufuklar’ doğdu. Bir yazı başlığımı
Türkiye’de
Türkçe yayımlanan ve öyle yayımlanan bir günlük gazetede ilk kez
Kürtçe atıyorum.
Böyle yapmakla hiçbir şeyi ihlâl etmediğimi, başıma bela sarmayacağımı, bir hukuki sonuç üretmeyeceğimi biliyorum. Zira, bugün devlet televizyonu TRT, TRT-Şeş yani TRT-Altı adlı kanalda
Kürtçe ve 24 saat yayına başlıyor.
Zaten yazının başlığı da, ‘TRT-Altı Hoşgeldin; Kürtçe Hoşgeldin’ demekten başka bir şey söylemiyor.
Öğrendiğime göre, TRT-Şeş’e ilk Kürtçe dilinde reklam veren
Radikal gazetesiymiş ‘Doğruyu söylemek için dil, anlamak için yürek gerek’ sloganını taşıyan Radikal reklamında görsel olarak bir ortada bir ‘yürek’ yer alıyor, yukarıdaki sloganın Kürtçesi de yüreğin çevresinde. ‘Dil’ sözcüğü, Kürtçe ‘yürek’ anlamına geldiği için Türkçe-Kürtçe arasında bir metaforik cambazlık yapan yaratıcı bir
buluş sayılmalı.
‘Ji bo rastiye ziman; ji bo fehm kirine dil lazım e.’
Evet, Kürtçe televizyon yayınının ilk Kürtçe reklamı Radikal’den.
Yeni yılın ilk gününe gözümü açtığımda telefonuma düşen ilk
yeni yıl dileklerinin de Kürtçe olduğunu gördüm. Bir dostum
Güneydoğu’dan
mesaj göndermiş ‘Sersala te piroz be’ diye yazmış ve yanına anlayabilmem için Türkçesini de ‘Yeni yılın kutlu olsun’ diye eklemeyi
ihmal etmemiş.
Bir de uzun bir mesaj, ‘Sala we ya nu, bi hemu xwesbiniya xwe piroz dikim;
asti, arami u dilxwesi dixwazim’.
‘Yeni yılınızı en içten dileklerimle kutlar, barış, huzur ve mutluluklar dilerim’ diye de bir başkası Türkçe ekleyerek yeni yıl dileklerini bana iletmiş.
Devlet televizyonunun Kürtçe yayına geçeceği gün, 2009’un, yeni yılın ilk günü Kürt vatandaşlarımızın anadillerinde
iletişim kurabilme mutluluğunu hissediyorum.
2009’la birlikte, TRT-Şeş’in sahneye çıkışıyla
Kürtlerin Türkiye’den bölünmesi ihtimali artmadı, öyle bir dürtü varsa hissedilir şekilde azaldı.
Kürtler, Türklerden uzaklaşmadı. Tersine yakınlaştı. Baksanıza çift dilli yeni yıl mesajları yağıyor. Bu arada Kürtçe’nin kullanımıyla birlikte, ‘x,w,q’ sorunu hayatın kendi mantığı ve dinamiği içinde kendiliğinden çözüleceğe benziyor.
***
Hafta başında bir
Iraklı Kürt yetkili ile sohbet ediyorduk. TRT-Şeş’in bir ‘devrim’ olarak görülmesi gerektiğini anlatıyordu heyecanla.
TRT’nin Kürtçe yayınının ‘çok geç ve çok yetersiz’ bir adım olduğunu, ‘eğer bu adım örneğin 10 yıl önce atılsa müthiş bir şey olacağını vs.’ bu köşe dahil, çeşitli vesilelerle ifade ettim. Türkiye’nin Kürt vatandaşları istedikleri anda, Irak
Kürdistanı’ndan yayın yapan Kürt kanallarını dinleyebiliyorlardı, Kurdistan TV, KurdSat, Zagros TV, Mezopotamya TV. Yani, Kürtçe yayın, eskiden olduğu kadar bir ‘ihtiyaç’ olmaktan,
uzaktan kumanda aleti ve teknolojik gelişme sayesinde çıkmıştı. O nedenle ‘devrim’ yakıştırması bana abartmalı göründü.
Ne var ki, o güne konunun o güne dek aklıma hiç getirmediğim bir boyutunu, muhatabım dile getirdi; “Kürtlerin yarısı Kurmanc’tır. Irak’tan yayın yapan Kürtçe kanalların hepsi Soran. Türkiye’nin milyonlarca Kürt’ü için Kurmanc yayın yapılması, üstelik bunu devletin yapması çok önemli ve işin siyasi anlamı açısından bakarsanız gerçekten bir devrim” dedi.
Tam bunları konuşurken telefonu çaldı. Telefonun öbür ucunda Irak Cumhurbaşkanı Celal
Talabani.
Cumhurbaşkanlığı makamında geçmiş televizyonun karşısına TRT-Şeş’in
test yayını izliyormuş bir saattir. Çok beğenmiş. “Eğer TRT-Şeş’in yayını böyle olacaksa, Kurdistan TV’yi, KurdSat’ı hiç
vakit uzamadan sollar geçer gider.
Program kalitesi ve içeriğiyle, Irak’taki Kürtler kendi kanallarını değil, TRT-Şeş’i izlemeye başlarlar.”
Bu değerlendirmelere bizzat Kürtlerden ve üstelik Iraklı Kürtlerden
tanık olduğum için, TRT-Şeş’in Kürtçe yayına başlamasına ilişkin daha önce ifade ettiğim görüşleri gözden geçirmem ve düzeltmem gerektiği kanısına vardım. Benim ilk bakışta gördüğümden daha anlamlı ve daha önemli TRT-Şeş’in dün saat 19:00’dan itibaren Kürtçe yayına başlaması.
O nedenle bir kez daha ‘TRT-Şeş Tu Bi Xîr Hatî; Kurmanci Tu Bi Xîr Hatî!’
***
Elbette ki, bu konuda benim kendi düşüncelerimden çok daha önemlisi, buradaki Kürt kardeşlerimizin ne düşündükleri, ne hissettikleri. Ömrünü anadiline vakfetmiş olan
Muhsin Kızılkaya, TRT-Şeş’in Kürtçe yayını ile birlikte “Dilin masumiyetinin kurtulacağını, Kürtçe’nin siyasetin cenderesinden çıkacağını” söyledi ki, bana en çarpıcısı bu yaklaşım gözüktü.
‘Kürtçe’nin hak etmediği ölçüde siyasetin aracı kılındığı’na işaret eden
Muhsin Kızılkaya, 24 saat Kürtçe televizyon yayınıyla bu durumdan çıkılacağını, şiir, edebiyatın diğer dalları,
müzik vs. gibi alanlarda Kürtçe kullanımı ile bir dili dil yapan özelliklerin Kürtçe için de söz konusu olduğunun ortaya çıkacağını, ana dilinin böylece ‘siyasetin cenderesinden kurtarılacağını’ belirtti.
TRT-Şeş, garip bir şekilde DTP’yi de ‘ofsayta’ düşürdü. Daha önce test yayınlarında yer alan DTP’liler.
PKK liderlerinden Murat
Karayılan’ın ‘Bu kanala çıkacak herkes siyasi korucudur’ açıklaması üzerine uzak durmaya başladılar. Tabii, devletin Kürtçe televizyon yayınıyla PKK’nın ofsayta düştüğünü söylemek gerek.
Türkiye’d
e devlet, Kürtlere doğru yol almaya çalışırken, Kürt siyasetçilerinin Kürtçe’den uzaklaşması gibi tuhaf bir görüntü çıktı ortaya.
TRT-Şeş’in Kürtçe yayını, bir ‘
seçim yatırımı’ olabilir mi?
Bir Kürt arkadaşımız ilginç bir tepki verdi bu soruya: “Varsın seçim yatırımı olsun. Kürtlere seçim yatırımı için kömür vereceklerine, Kürtçe versinler. Keşke her seçim de seçim yatırımlarıyla bir adım daha ileri gidilse. Bundan sonraki seçimde ‘kimliğin anayasal güvence altına alınması’ mümkün olsa...”
Bu bakımdan 2009’un ilk günü,
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bir başbakanın, ‘Hayırlı olsun’ sözcüklerini televizyon ekranında Kürtçe söylemesi, bir Türk başbakanın devlet televizyonu ekranlarında Kürtçe konuşma gayreti içinde bulunması büyük olaydır.
Türkiye’nin ‘ulusal birliği’ için çok büyük olaydır. 2009’a çok iyi, çok hayırlı bir başlangıçtır.
O nedenle, bir kez daha:
TRT-Şeş Tu Bi Xîr Hatî; Kurmanci Tu Bi Xîr Hatî!