Netameli” bir konuya girdiğiniz zaman, okur tepkilerinin artması da doğaldır. Gazetede yazı yazan herkes de bu tepkileri dikkate alır. Ama konumuz bu değil. Konumuz
Türkçe.
Okur tepki ve yorumlarını okurken dikkatimi çeken bir şey var. En öfkeli, en sert tepkileri verenler Türkçesi en zayıf olanlar. On beş yirmi kelimeden ibaret notlardaki Türkçe zaafını “nereden görüyorsun” diyecek olanlara da
cevap basit: Soru eklerinin ayrı yazılacağını ve de-da’ların hangi durumda ayrı yazılacağını bilmeyenler bu en “sert” okurlar. “De-da” ların ne zaman ayrı yazılacağını bilmeyen birisinin, dilini en alt düzeyde konuşan, yazan birisinin kendisini “milliyetçi” sanması da ayrı bir inceleme konusu.
Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın bence en unutulmaz dizesi “Türkçem benim ses bayrağım” dizesidir. “Ses bayrağımız”ın bu kadar aşağılara inmesinin sorumlularını sıralarsak ortaya kocaman bir liste çıkar.
Dilini en doğru şekilde kullanması “mesleğinin birinci koşulu” olan ve kendilerine “gazeteci-yazar” unvanı verilmiş birçok kişinin de aslında iki yüz kelimelik bir dağarcıkla yazması ise bir meslek acısıdır.
Sokaklarda sık sık gördüğümüz, belediyelerin ve siyasi parti ya da örgütlerin duyurularını ileten bez afişlerin en az yarısında Türkçe yanlışı bulunur. Beş-altı kelimelik bir duyurusunda iki Türkçe yanlışı bulunanların yapabilecekleri iş sayısı da ancak o kadar olacaktır.
***
Günümüzde Türkçe “
katliamı”nın sarsılmaz arenası da televizyonlar. Ekranda konuşan kendi alanında “uzman”lığı kabul edilmiş kişilerin Türkçesinin bozuk ve zayıf oluşunun ötesinde dizilerde de en alt eğitim düzeyindekilerce anlaşılmayı sağlamak beklentisiyle en basitinden ve bozuk bir Türkçe kullanılması, “katliam”ı tamamlıyor.
Filmlerde sigara ve
içki görüntülerinin üzerini buzlayarak insanların ahlakını korumaya çalışanların Türkçeye yapılanın asıl ciddi kötülük olduğunu anlamamaları da Türkçe kıyımının devam edeceğini gösteriyor.
“Ses bayrağımızı” korumak, geliştirmek görevi herkese, en başta da eğitim sorumluluğunu taşıyan “devlet”e aittir.
Bu görevin ihmali de vatan hainliği kapsamında görülmesi gereken bir suçtur.