Bakalım: Ekonomik
krizin geldiği boyutu size dün öğrendiğim bir rakamla göstereyim. Son iki ayda
Türkiye’deki
elektrik tüketimi yüzde 4.5 oranında düştü. Bu, doğrudan doğruya ekonominin yavaşlamasıyla ilgili bir durumu yansıtıyor.
Sabancı Holding’in bu konuda uzman yöneticileriyle konuşuyorduk, “Bu yavaşlamaya rağmen, kriz ortamında enerji yatırımları cazip. Hız kesmemek lazım. Sonuçta bugün yatırım yaparsak, ekonominin tekrar canlanacağı dönemde avantaj yakalarız. Biz 1 milyar
Euro’luk ek
kredi aldık. 2010 yılı
Ağustos’unda büyük bir santral devreye girecek” diyorlar.
Bir başkası... Perakende sektörünün dev firmalarından birinin sahibi, önceki günkü sohbetimizde “
Çalışma Bakanlığı’na başvurdum. Üç aydır belli oranlarda
işçi çıkartıyordum. Ama bu ayki işten çıkarmalar için izin almak durumundayım” diye anlattı.
Şaşırmıştım, meğer işverenler bir ay içinde yüzde 10’dan fazla işçi çıkarabilmek için Çalışma Bakanlığı’na yazılı bilgi vermek zorundalarmış. Arkadaşlarımdan istedim, “acaba
bakanlığa bu şekilde başvuran başka işadamları var mı?” araştırıyorlar.
Aynı
işadamı, kendilerine bağlı 200’e yakın
mağaza içinde “sadece kadın ürünleri satan mağazalarda” ciro kaybının çok sınırlı olduğunu belirtirken, erkek mağazalarında adeta cironun sıfırlandığını anlattı. İlginç değil mi?
Gözler şimdi
Hükümet’te
İngiltere’de 2009 yılında suç oranlarında yüzde 9’luk bir artış olması öngörülüyormuş.
Ekonomik kriz devam ederse 2010 yılında ek bir yüzde 2’lik suç artışı bekleniyormuş.
Kriz günlerinde toplumsal psikolojinin iyi yönetilmesi şart. Bir arkadaşım bu konuda çalışma yapıyor, ilginizi çekecek bir röportajı dikkatlerinize sunacağız.
Piyasalarda durgunluk yaşanıyor. Hükümet, gerekli önlemlerin bir kısmını almakta geç kaldı.
Başbakan Erdoğan’ın “panik yaşanmasın” yaklaşımı iyi güzel ama galiba ekonomiden sorumlu bakanlar, Başbakan Erdoğan’a tablonun bütününü göstermekte çok başarılı olamadılar.
“KDV’yi indirelim, piyasayı canlandıralım” çağrımız çok güçlü biçimde ses getirdi. Telefonla
TOBB Başkanı
Rifat Hisarcıklıoğlu’yla konuştuk. “Yüzde yüz destekliyorum. Çok doğru. KDV inmeli” dedi. Konuşurken gözüm, televizyon canlı yayınında
TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ’a takıldı. TÜSİAD Başkanı da “Evet, KDV inmelidir” diyordu.
Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’in “değerlendireceğiz” sözleri de Hükümet’in yaklaşımını gösteriyordu. Konuştuğum bir diğer bakan “bu iş olacak gibi. Karşı çıkanlar var ama
KDV indirimi kesinlikle yapılmalı” görüşünde. Demek ki TOBB’dan TÜSİAD’a,
küçük esnaftan
Bakanlar Kurulu’na kadar böyle bir ihtiyacın varlığı hissediliyor.
TOBB Başkanı’nın rakamı...
Tekrar
Rifat Hisarcıklıoğlu’na dönelim. Çok önemli göstergelerden bahsetti, kritik rakamları bizimle paylaştı. İşte Türk reel sektörünün en büyük
çatı örgütünün başkanının sözleri:
“Ekonomik
büyüme ve işsizlik sorununa çare üretebilmek için iç piyasanın canlanması şart. KDV indirimi bunun için çok önemli bir
araç. Hükümet’e sunduğumuz
öneriler paketinde bu konu öncelikli konulardan birisi. Sayın Başbakan’a da,
Maliye Bakanı’na da aynı şeyleri söyledik. KDV indirimi çok yararlı olacaktır. Bakınız size bir rakam vereyim; Türkiye’deki bütün firmaların cirolarının içinde toplam yüzde 93’ü iç piyasayla, yüzde 9’u ihracatla ilgili. Bu, ilk beş firmanın da
Erzurum’daki
bakkal Mehmet ağanın da dahil olduğu bütün ülkenin rakamını yansıtıyor. Türkiye’deki büyümenin ana kaynağı iç tüketimdir. KDV indirimi bu açıdan çok etkili bir enstrüman olarak kullanılmalıdır.”
TOBB Başkanı çok çarpıcı bir rakam daha verdi. Şöyle:
“İç piyasanın daraldığını gösteren en önemli işaret, dahilde alınan KDV’nin bu yılın ilk on ayı ile geçen yıl ilk on ayı arasındaki artış oranının yüzde 2’de kalması.
Enflasyon ise yüzde 13 oldu. Demek ki 11 puanlık bir iç piyasa daralması yaşanıyor. KDV’yi indirerek iç piyasayı hareketlendirmek zorundayız.”
İşte size somut bir öneri, “Canlandırın
piyasaları rahatlatın halkı.”