Sırada ek
iddianame var. Ek iddianame, ana iddianame kadar önemli.
Emekli
paşalar Hurşit Tolan ve Şener
Eruygur'un neden içeri alındığı sorusunun cevabı orada olacak. Kısmen açığa çıkan 2003 ve 2004'teki
darbe senaryolarının iç yüzünü öğrenme imkânı da bulacağız. Bunlar tahmin tabii. Çünkü dışarıya ek iddianameye ilişkin hatırı sayılır bilgi sızmış değil. Zamanlaması konusunda sona yaklaşıldığını tahmin etmek güç değil. Biraz geciktiği bile söylenebilir, zira sonbaharda bekleniyordu.
Eruygur Paşa,
Ergenekon davasının en 'suskun' sanığı... Nasıl olduysa cezaevinde düştü ve ardından ciddi sağlık problemleri yaşadı. Eruygur, davanın en
kilit isimlerinden biriydi. Davaya konu olan
örgütün kaçıncı sırasında olduğu konusunda farklı görüşler olabilir ancak kimi iddialardan yola çıkarak yukarılarda bir yerde konumlandığını söylemek mümkün. Cezaevindeyken, özel koğuşta sağlığını kaybedecek şekilde nasıl düştü? Olağan bir
kaza mı yoksa birilerinin müdahalesi mi söz konusu?
Devlet içi derin ilişkileri ve istihbaratı konu alan bütün filmlerde çok şey bilen aktörlerin başına hep bir şeyler gelir. Bir şekilde susturulurlar. Benzer olayla
Susurluk'ta da karşılaşmıştık. Bugün unutulmuş olabilir özel timci İbrahim
Şahin, Susurluk çetesinin içinde yer alıyordu. Ne konuşacağı merak ediliyordu. Derken
trafik kazası geçirdi ve
hafıza kaybına uğradı, işitme yeteneğini yitirdi. Eruygur'un, Şahin'in başına gelenler normal de olabilir ancak böylesine davalarda susmaya sebep olacak her gelişmeye kuşkuyla bakmak gerekmez mi?
Son dönemde Ergenekon çeşitli boyutlarıyla
tartışma konusu. Davayı sulandırma ve asıl mecraından çıkarmayı amaçlayan haber ve değerlendirmeler medyada geniş yer tutuyor. Açıkça söylemek gerekirse bunların büyük bölümü davanın ağırlığına ve ciddiyetine yakışmıyor. Sözgelimi
Tuncay Güney üzerinden yürüyen tartışma; Güney'in söyledikleri ve evinden çıkan belgeler örgüt hakkında daha fazla şey bilmemize imkân verdi. Buna kuşku yok. Ancak unutulmamalı ki soruşturmayı başlatan, Güney'in ifadeleri değil. Öyle olsaydı eğer,
Türkiye Ergenekon'la 2000'li yılların başında tanışmış olacaktı.
Soruşturmayı tetikleyen kıvılcımı bilmeyen yok; Ümraniye'de bir gecekonduda ele geçen bombalar... İpin ucu burada yakalandı.
Güvenlik birimlerinin Ümraniye'de elde ettiği ilk bilgiler başka bilgileri ortaya çıkardı. Peş peşe yürütülen operasyonlar bunların sonucu. Güney'in söyledikleri, evinden çıkan belgelerin kıymetsiz olduğu söylenemez. Ne kadarının doğru olduğunu belirlemek ise yargının konusu...
Güney, sıradan bir isim değil. Çok bilinmeyenli bilmeceyi andırıyor. Önce kişiliği ve kimliğiyle geldi gündeme. Söyledikleri hafife alınmasına sebep olacak bir portre gibi takdim edildi ilkin. Türkiye'den Kanada'ya göç eden Çorumlu bir haham... Nasıl olabilir? Bu süreçte 'Onu orada tutan ve belli aralıklarla konuşturan güç kim?' sorusu canlılığını korudu. Sonradan ortaya çıkan bir gazetenin haberi
Tuncay Güney'in vaktiyle belli trafiklerin içinde dolaştığını, hafife alınmayacak bir mekanizma ile ilişkisinin olduğunu ortaya koydu.
Gelinen noktada herkesin ortak kanaati; Güney'in sıradan ve düz biri olmadığı, aksine ciddi ve karmaşık olduğu yönünde. Ergenekon'a istihbaratın içindeki farklı fraksiyonların birbirleriyle mücadelelerinin gölgesi düşmemeli. Böyle bir riskin olmadığı söylenemez. Ayrıca Ergenekon örgütünü Tuncay Güney'in söyledikleriyle sınırlı görmek yanıltıcı sonuçlar doğurur. İlginçtir, bugünlerde Ergenekon'u sulandırmak ve farklı yönlere çekmek isteyenler Güney'e sarılıyor. Oysa niyetleri ve ne yapmak istedikleri çok sırıtıyor. Ergenekon, Tuncay Güney değil Şener Eruygur'dur... O da sustu ve konuşamayacak, konuşsa da geçmişi hatırlamayacak. Bu bile örgüt hakkında çok şeyler anlatmıyor mu?