Üç yüzden fazlasının da yaralanmasıyla dünyayı sarsan
Mumbai Baskını’nı kim düzenledi?
Eyleme karışan silahlı saldırganlara göre ‘
Hindistan’daki Müslümanlara yapılan zulme son vermeyi’ amaçlayanlar...
Hindistan’a göre ‘
yabancı güçler’...
Rus basınına göre ise ‘
Pakistan istihbaratıyla bağlantılı
El Kaide.’
Bu tür işler ne kadar karmakarışık...
Görüntü başka, esas ise bambaşka...
* * *
Bizde de öyle değil mi?
1995 yılı
Ağustos ayında öldürülen
Albay Rıdvan Özden’in eşinin hafta başındaki iddiaları bunlardan biri değil mi?
Ergenekon iddianamesini hazırlayan savcıların çağırıp dinledikleri Tomris Özden ne diyor?
‘Eşimin
ölüm haberi bize 14 Ağustos’ta verildi.
Otopsi yapılır korkusuyla cesedi iki gün arazide bırakılmış.
Mardin’e vardığımızda iki personeliyle birlikte albayın alnından vurulduğu raporu elimize tutuşturuldu.
Olaydan şüphelendiğim için
beyin cerrahı eniştem morgda doktor olduğunu belli etmeden eşimin cesedini
kontrol etti.
Kurşun deliğinin başın sağ ense yanında olduğunu tespit etti. Hemen
otopsi istedik.
Talebimiz kabul edilseydi eşimin 48 saat arazide bekletildiği ve 14 Ağustos 1995, yani
PKK’nın kuruluş yıldönümünde öldürüldüğünün uydurma olduğu saptanırdı.
Ayrıca olaydan sonra bize teslim edilen silahla eşimin silahının
seri numaraları birbirini tutmuyordu.
Ben bu silahı ilgili makamlara teslim ettim ama balistik incelemesini bile yapmadılar.
Olaydan sonra PKK itirafçısı İ.Y. bize, eşimin
JİTEM tarafından öldürüldüğünü söyledi.
Ben yıllardır bu iddiaların peşindeyim.
Her şikáyetimizden sonra
takipsizlik kararı verilerek olayın üstü örtüldü.’
* * *
On üç yıldır yılmadan olayın peşini kovalayan Tomris Özden, ‘fail’ konusunda da şu açıklamaları yapıyor:
‘Oradaki askeri görevlilerin ifadeleri de birbirini tutmuyordu.
Kimisi çatışmada öldürüldü diyordu, kimisi ise giderken yolda şehit düştüğünü iddia ediyordu.
Bir PKK itirafçısı, eşimin JİTEM tarafından öldürüldüğünü açıkladı.
Eşimin yanında askerlik yapan erlerden biri de bana eşimin çatışmada ölmediğini söyledi.’
* * *
Şehit
Albay Rıdvan Özden’in vurulmasını aydınlatacak olan şu vurucu tespitler de, eşinin JİTEM’in ve benzeri yapılanmaların faaliyetlerinden rahatsız olduğunu anlatıp, JİTEM’in kurucularından Ergenekon sanığı Albay
Arif Doğan’la ailecek tanıştıklarını aktaran Tomris Özden’e ait:
‘1989’dan beri eşimin JİTEM’de çalışması için ısrar ediyordu.
Oysa eşim bu olaylardan, özellikle sınırda yapılan
kaçakçılık ve uyuşturucu işinden çok rahatsızdı.
Orada JİTEM ve örgütler beraber yapıyordu bu işi.
Eşim en son Mardin’de görev yaparken de bunların üzerine gitti.
Orada bir albayın da aralarında bulunduğu bazı görevliler hakkında
dava açtırdı.
‘Bu işlerin kökünü kazıyacağım’ diyordu. Ama kendisinin sonu oldu.’
* * *
Orgeneral Eşref
Bitlis ve
Tuğgeneral Bahtiyar Aydın olaylarıyla aynı döneme denk gelen Albay Rıdvan Özden suikastı ile ilgili iddialar geçen süreye rağmen aydınlatılamadı.
Şüpheli bir
uçak kazasında yaşamını yitiren
Jandarma Genel Komutanı Orgeneral
Eşref Bitlis’in ekibinden olan Rıdvan Özden,
Kasım 1994’te Mardin’de resmi aracına kurulan pusudan kurtuldu.
Bu olaydan kısa süre sonra 12 Ağustos 1995’te iki koruması ile birlikte öldürüldü.
Olaydan sonra yapılan resmi açıklamalarda albayın PKK ile çatışmada şehit düştüğü belirtildi.
* * *
Peki, aynı dönemde öldürülen Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın katili kim?
Önceki gün
Susurluk Komisyon Raporu’nu karıştırırken
Yüksekova Çetesi’ni yakalatan ve dürüstlüğünü ağır geçim zorluğuyla ödeyen
astsubay Hüseyin
Oğuz’un ifadesine rastladım.
‘Bahtiyar Aydın’ı bir PKK itirafçısının öldürdüğünü, sebebinin de Silahlı Kuvvetler’de bir kesimin şiddetten yana olduğunu, bir kesimin de şiddete, öldürmeye karşı olan, halkı kazanalım dediğini, Bahtiyar Aydın’ın terörle mücadelede şiddete karşı bir insan olduğunu, bu nedenle öldürüldüğünü’ söylediğini okudum... Dehşetle irkilip, şaşırdım.
Hindistan’daki kanlı vahşetten Albay Rıdvan Özden’e, Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’a...
Görüntüyle gerçek ne kadar farklı duruyor değil mi?
Suikastlerin ardında kimler var acaba?