CUMHURİYET gazetesinde 23
Mayıs 2003 günü yayımlanan “Genç subaylar tedirgin”
manşetinin ‘anlam ve önemi’ gittikçe daha bir netleşiyor.
Evvela o manşet, müdahale yanlısı
generallerle çeşitli tarihlerdeki görüşmelerden sonra atılmış. Şener
Eruygur Paşa da
telefon açarak manşeti şu sözlerle kutlamış:
“Görevinizi yaptınız. Rahatsızız. Şunu sorun: Siz rahatsız değil misiniz?
Köpek... Bunlar korkak! Kasım
paşa kabadayısı!”
Fakat aynı manşet başka generalleri çok tedirgin etmiş. Dönemin
Genelkurmay Başkanı
Org. Hilmi Özkök, basın açıklamasıyla bu amaçlı manşeti ağır bir dille yalanlamıştı zaten.
Org.
Yaşar Büyükanıt da tepkisini
Fikret Bila’ya şöyle anlatıyor:
“Bu haber çıkınca Sayın
Balbay’ı çağırdım. Bu haberin çok tehlikeli bir yaklaşım olduğunu söyledim. TSK’ya zarar verdiğini söyledim. Yanlış olduğunu söyledim.”
Dönemin
MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun’un da
Mustafa Balbay ve
İlhan Selçuk’a söylediği şu:
“İnanın bu haberle TSK içindeki
çatlak derinleşti. Zarar verdi...”
Bu nasıl
yurtseverlik?
Bu nasıl yurtseverliktir ki,
ülkenin ordusuna “zarar” vermiş, ordudaki “çatlağı derinleştirmiş” ve “tehlikeli” olmuş?!
Elbette o manşeti atanların,
darbeleri yapanların, planlayanların yurdumuzu sevdiklerinden şüphe edilemez. Buradaki sorun, yurt sevgisiyle ilgili değil, neyin yurdun yararına ya da zararına sonuçlar vereceği konusundaki düşünceyle, öngörüyle ilgilidir.
Çok büyük bir sorundur bu.
Ülke batıyor, rejim elden gidiyor, haydi kurtaralım arkadaşlar!
“Günlükler”de adı geçen generallerin sözlerine bakın:
“Ülke batıyor...
Cumhuriyet gözümüzün önünde mum gibi eriyor!”
Bu ifadelerin neredeyse aynısını 18 Temmuz 1912 tarihli “Halaskâr Zabitan” (Kurtarıcı Subaylar)bildirisinde, Yarbay Enver’in Babıâli baskınında, cumhuriyet devrindeki bütün darbe ve müdahalelerin bildirilerinde de görürsünüz!
Yüz yıllık ideoloji, yüz yıllık devamlılık!
Ama her defasında zararlı sonuçlar veriyor!
Kurtarmak, ama nasıl?
“Günlükler”de bir general diyor ki:
“Bu millet iradesi değil, bu ümmet iradesidir!.. Şu anda
Türkiye’nin durumu 1920’dir,
Atatürk o dönemde ne yaptıysa bizim de onu yapmamız lazım!”
Böyle düşünen bir kimse
siyaset bilimi,
seçmen davranışı, demokratik meşruiyet gibi konuları hiç anlamamıştır! Atatürk’ün 1920’de
İslam,
Kürt,
milli irade,
Meclis gibi konularda nasıl konuştuğunu bilmiyordur! Daha vahimi, geçmişte yaşıyor, çağımızı yanlış algılıyor!
Bu kafayla mı kurtaracaktı ülkeyi?!
Yine “Günlükler”den bir laf:
“
Enflasyon ve ekonomi de güvenlik kavramının içindedir!”
Ne diyeyim? Dehşet verici!
‘Bilgi’den daha önemlisi zihniyet sorunudur:
Askerlik ile siyasi ve toplumsal konular çok farklı alanlardır; birinin zihniyetiyle öbürüne yön verilemez. Komutanların siyasi konulara heveslenmesi de bazı sivillerin orduyu ‘kurtarıcılığa’
tahrik etmesi de hem ülke hem ordu için son derece zararlıdır.
“Genç subaylar tedirgin” manşetini ben de “Hem ülkenin
siyasi istikrarına hem ordunun hiyerarşi ve disiplinine zarar veriyor” diyerek eleştirmiştim. (
Milliyet,
27 Mayıs 2003)
Türkiye belalı bir coğrafyadadır. Siyasi istikrar için liberal
demokrasi,
savunma ve güvenlik için siyasetten arınmış, ‘çatlak’sız’, cuntasız, hiyerarşik disiplini güçlü ordu zorunludur.