Manken-
oyuncu olduğunu biliyorum.
Ne kadar ‘oyuncu’dur bilmiyorum ama, şunu rahatlıkla iddia edebilirim ki, kavrayışı ve siyasi bilinci, Deniz
Baykal’dan çok daha yüksek.
İzlemedim de, anlattılar.
Ertesi gün de bir internet sitesinde okudum.
Bir ‘okumuş’ olan, dolayısıyla kavrayışının yüksek olduğunu tahmin ettiğimiz romancı Pınar Kür, Baykal’ın ‘çarşaf
açılımı’ndan bahisle, ‘Kesseler, bundan sonra oyumu
CHP’ye vermem’ buyurmuş.
Bir başka ‘okumuş’ hanımefendi Çiğdem Anad da,
rozet iğneleme görüntülerinin şova çevrildiğini belirtme gereği duymuş ve Pınar Kür’ü teyid eden şeyler söylemiş.
Hiç ‘okumuş’ bir görüntü vermeyen Müjde Ar ise, ‘CHP, başörtüsü konusunda fikrini değiştiriyor olamaz mı? Şu çarşaflı kadınlar... Bunlar Tangarika vatandaşı mı?
Türkiye’nin gerçeği bu işte...’ diyerek, ilk iki ablaya da
itiraz etmiş.
Ben en çok, yine okumuş bir görüntü vermeyen
Aysun Kayacı’nın itirazını beğendim.
Deniz Baykal’ın da dikkatine sunarak aynen alıntılıyorum: ‘Siyasi partiler kutsal yerler mi yaaa? Siyaset insan içindir... Zaten insanların bir araya gelerek kendilerini yönetmek için oluşturdukları şeylerdir...’
Neden mi Deniz Baykal’ın dikkatine sunuyorum?
Şu yüzden:
Muhterem, önceki gün, bir televizyon programına katıldı ve ‘çarşaf açılımı’ndan sonra parti içinde baş gösteren ‘huzursuzluklarla’ ilgili bazı açıklamalar yaptı.
Dolayısıyla, partililerin ve Pınar Kür gibi hemşirelerin yüreğine su serpti.
Meğer şöyle olmuş:
Partisine üye olan çarşaflıları araştırtmış (herhalde
Gürsel Tekin’e yaptırdı bu işi) ve bu kişilerin evlerinde ‘
Atatürk resimleri’nin asılı olduğunu öğrenmiş.
Sonra da yakalarına ‘altı ok rozeti’ iğnelemiş.
Bir de diyor ki, ‘CHP’li olmanın şartı, Atatürk’ü sevmektir. Atatürk’ü sevmeyenin CHP’de yeri yoktur.’
İnsan, birden, ‘Nasıl yani?’ oluyor...
Nasıl yani?
Bir partiye üye olmanın şartı Atatürk’ü sevmek olabilir mi?
Elbette, Cumhuriyetimizin kurucusu olması hasebiyle Atatürk her türlü sevgiyi fazlasıyla hak ediyor.
Kimsenin aklına ona saygısızlık etmek gelmez.
Fakat,
siyasi partiler, ‘kişi sevgisi’ temelinde mi örgütlenirler, örgütlenmelidirler?
Böyle bir siyasi anlayış dünyanın neresinde var?
Manken Aysun Kayacı’nın da vukufiyetle saptadığı gibi, ‘Siyaset insan içindir. Siyasi partiler kutsal yerler değildir.’
Fan
Kulüp de değildir.
Hobi merkezi hiç değildir.
Siyasetle ünsiyeti olsun olmasın, birazcık ‘muhakeme’ edebilen her
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bilir ki,
siyaset öncelikle ‘talepler’ temelinde yükselir ve siyasi partiler de bu amaçla örgütlenir...
Dolayısıyla, hiçbir parti kişi sevgisi çerçevesinde kendisine bir ‘kutsiyet’ atfetmez, atfetmemelidir.
Ne yani, evlerinde Atatürk resmi asılı olmasaydı, Baykal o çarşaflıları partisine üye kabul etmeyecek miydi?
Dün, ‘statüko’yla ödeşmeye niyetlenmesi durumunda, oyumu CHP’ye vereceğimi yazmıştım.
Fikrimi değiştiriyorum.
Baykal’dan daha yüksek siyasal bilince sahip Aysun Kayacı genel başkan olmadığı sürece, CHP’ye değil oy, zırnık bile yok...