Bu savaş, daha rahatça yarım yüzyıl sürebilir. Geriye doğru yarım yüzyıllık da geçmişi var. Zaten öncelikle
Gazze’deki
Hamas yönetimi ile Batı Şerîa’daki el-Feth yönetiminin anlaşması, birleşmesi gerekir.
İsrail’in Gazze’de birinci derecede âdetâ çocukları
hedef alır gibi davranması, kabûl edilebilir bir şey değildi. Tekrarı hâlinde İsrail, âdetâ Doğu
Akdeniz’de
İran etkisini körükler durumuna düşer. Nitekim iki haftalık savaştan İran faydalanmış, dünyaya, bilhassa İslâm âlemine, İsrail’in Arap çocuklarını hedeflediğini göstermiştir.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti gibi, Gazze’deki Hamas devletini de dünyanın hiçbir devletinin tanıması mümkün değil. Ancak,
Kuzey Kıbrıs Türk kesiminin Rum kesimi tarafından yutulması imkânsız olduğu gibi, İsrail’in Gazze’yi alması da ihtimal dışıdır.
Türkiye’nin birinci meselesi, bütün dünya için olduğu gibi, küresel
finans krizini atlatmaktır. Bu hususta,
Körfez Monarşileri’nde biriken trilyonlarca doların Türkiye’ye akması, krizi yenmemizi kolaylaştırır. Cumhurbaşkanı Sayın Gül’ün, Körfez Monarşileri’nin en hacimlisi bulunan Suudi
Arabistan’ı ziyareti
ümit vericidir.
Katar Başbakanı da
Ankara’dadır.
Petrol zengini 6 Arap Körfez monarşisi şu devletlerdir:
Suudi Arabistan, Umman,
Birleşik Arap Emirlikleri,
Kuveyt, Katar,
Bahreyn. Bu 6 devlet, kuzeydeki
Ürdün krallığı gibi,
Amerika ile derin ilişkiler içindedir. Baasçı Arap rejimi, bu monarşileri sosyalist totaliter yönetimler getirerek yıkmak istemektedir.
Saddam bu politikada baş çekiyordu, Kuveyt’i işgal ile başlamıştı.
Bütün bu politikalar için
Washington’ın vizesi şarttır. Çin’den
Rusya’dan falan ve filandan medet umarak Amerika’nın
Orta Doğu ile ilişkisini kesmek, romantik bir hayalden ibarettir.