Savcıların harekete geçmelerini ve bu adamı ensesinden yakalayıp
mahkemeye sevketmek üzere
soruşturma başlatmalarını bekliyorum.
Ermenilerden özür dileyenleri 301
inci maddeden inceleme altına alanlar var ya...
Kürtçe kutlama mesajı yolladı diye, insanların cezalandırılması için çırpınanlar var ya...İşte onların hareketlenmelerini bekliyorum.
Atilla Olgaç adlı tiyatro oyuncusunun,
Kanaltürk’te yayınlanan “Orada Neler oluyor” adlı programda, büyük bir kahramanlık yapmış edasıyla,
Kıbrıs harekatı sırasında,
esir aldıkları bir Rum gencini ,
hakaret ettiğinden dolayı oracıkta kafasından vurduğunu, savaş sırasında ayrıca 10 kişi öldürdüğünü söyledi. Şimdilerde vatan adına onu bunu öldürmek ve ardından da övünme modası var ya ...Beyefendi de Kurtlar Vadisinde ”Kılıç“ karakteri de bu modaya uygun ya...Atilla Olgaç nasıl bir Türk kahramanı olduğunu anlattı.
Esir alınan bir insanı öldürmenin suç sayıldığını, bundan dolayı insanların yargılandıklarını, üstüne üslük bu suçlar İnsanlığa Karşı Suç niteliğinde sayıldığından dolayı, zaman aşımının da işlemediğini herhalde bilmiyor olacak ki, övünerek cinayetini açıkladı.
Tabii böylesine bir
itiraf hem
Rumları, hemde Yunanlıları ayağa kaldırdı.
Ayağa kalkmakta da çok haklılar.
Ben de onların yerinde olsam aynını yapardım. Zira yıllardan beri, Rumlar savaş sırasında ortadan kaybolan yüzlerce Rum gencini arıyorlar. Bu insanların
Türk askeri tarafından gizlice
Türkiyede veya Adanın kuzeyindeki bir yerde öldürülüp gömüldüğünü iddia ediyorlar. Türkiye de bunu yıllardır yalanlıyor, ancak Uluslararası suçlamadan ve sürekli denetlemelerden kurtulamıyordu.
Atilla Olgaç, ilk defa kendi ağzıyla kayıp rumlar için örnek gösterilebilecek bir cinayeti açıklayınca, eski iddialar yeniden alevlendi
Anlayacağınız, bu zat farkına varmadan müthiş bir pandora kutusunun kapağını açmış oldu. Tabii, kıyametler kopunca da, korkup “Söylediklerimin gerçekle ilgisi yok,
senaryo “diye bir açıklama yaptı.
Savaşın kötülüklerini anlatabilmek için böyle birşey uydurmuş!
Tabii kimseyi inandıramadı. Ortaya çıkıp “ Bunu tamamen reklamımı yapabilmek, dikkatleri çekmek için yaptım” dese, daha inandırıcı olurdu.
SAVCILAR, BU ZATI GÖRMEZDEN Mİ GELECEKLER ?
Bu olayın yenir yutulur hiçbir yanı yoktur.
Savcıların harekete geçmeleri ve Atilla Olgaç’ı insanlığa karşı suç işlemekten yargılanmak üzere mahkemeye taşımaları gerekir. Adam kendi ağzıyla, cinayetini itiraf etmiştir. “Ben öyle demek istemedim” yollu teviller geçerli olamaz.
Eğer gerçekten ,sırf kendi reklamı için yalan söylediyse de mahkeme edilmelidir.
Bu iş çocuk oyuncağı değildir. Her önüne gelen, Uluslararası alanda bu
ülkenin başını derde sokacak abuk sabuk laflar edemez.
Ermenilerden
Özür dileyenleri, 301 inci maddeden, Türklüğe hakaret ettikleri için soruşturmaya alan savcılar bu manzarayı seyretmekle mi yetinecekler ?
Eğer Türklüğe hakaret konusunda bu kadar duyarlıysak, asıl bu adamın söyledikleri ya başlı başına suçtur ve cezalanmalı, eğer söyledikleri yalansa da, yine cezalanmalıdır. Zira bu yaptığı asıl Türklüğe hakaret suçudur.
* * *
YAHUDİ HOYRATLIĞININ FATURASI ÖNÜMÜZE GELDİ...
Bu köşe’de defalarca yazdım.
Başbakan’ın,
İsrail’i eleştirme adına, İsrail ile
Yahudileri birbirine karıştırıp, ardı ardına verdiği demeçlerin faturası sonunda önümüze geldi.
Şimdi ayıkla pirincin taşını.
En güçlü yahudi lobisinin yazdığı
mektup Ankara’ya vardı. Gazetelerde ardı ardına yazılar çıkmaya başladı.Türk yahudileri son derece rahatsız oldular ve bu rahatsızlıklarını etrafa yaydılar. Yahudi
finans çevrelerindeki homurtular duyulur oldu.
İsrail, Başbakan’ın yaklaşımını henüz büyük sorun yapmadı. Aksine, anlayışla karşıladığının işaretlerini verdi. Tabii aynı
kampanya sürdürülürse, onların da tutumlarının değişeceği besbelli.
İşin bu noktaya gelmesinde, Başbakan’ın dikkatsizliği ve yahudilik konusundaki hoyratça kullandığı sözlerin, bazı aşırı dinci guruplar tarafından kullanılması oldu. Türk yahudilerine tehditler savurdular.
Yeşil bayraklar açıp
gösteriler yaptılar.
Hükümet sadece seyretmekle yetindi.
Şimdi, Cumhurbaşkanı Gül’den, hükümet sözcüsü
Cemil Çiçek’e kadar herkes özürler diliyor, Türk yahudilerine güvenceler veriyorlar.
Ancak çok geç...
Güven denilen duygu böyledir.
Hiç hoyratlık kaldırmaz. Bir defa bozuldu mu, kolay kolay aynı dereceye çıkmaz. Çok daha fazla çaba harcamanız, kendinizi çok daha fazla ispatlamanız gerekir.
Başbakanın kırıp döken üslubunun diğer bir kurbanı da
Filistin Cumhurbaşkanı
Abbas oldu. Kırılan vazoyu
tamir, yine Cumhurbaşkanına kaldı.
Hamas’ın gözüne girmek mi, yoksa bölgede Hamas ile
diyalog kurabilen tek ülke konumunu devam ettirebilmek için midir, bilemiyorum.
Ancak artık dikkat etme zamanı geldi.
Başbakan’ın
Orta Doğu’daki anlaşmazlıklara müdahelesini olumlu karşılayan ve alkışlayan bir insanım. Bunun yanında, Başbakanın artık konuşmalarına daha fazla dikkat etmesi ve kırıp dökmeyi bırakması zamanı geldiğine de inanıyorum.