Sevgili okuyucular, bundan tam 100 yıl önce, 27
Nisan 1909 tarihinde
Osmanlı İmparatoru Sultan II.
Abdülhamid Han, zamanın
Ergenekoncuları olan İttihatçılar tarafından hal edilerek tahttan indirildi.
Daha önce de birkaç defa yazdım; aslında Türk Milleti için çok değerli bir destan olan ‘Ergenekon’un bu
darbeci çete için kullanılmasından rahatsız oluyorum. Ancak, ne yazık ki, bu pespaye darbe çetesini kısaca anlatmanın başka yolu da yok...
Bir dâhi devlet adamı: II. Abdülhamid
Efendim,
Abdülhamid Han, Osman
Gazi, Fatih Sultan Mehmed,
Yavuz Sultan Selim gibi büyük bir hükümdardı. Osmanlı’nın en zor zamanında 33 yıl boyunca devleti ayakta tutma başarısını göstermişti.
O, hiç şüphesiz 19. asrın en büyük devlet adamı ve diplomasi dehasıydı.
Lâkin, Abdülhamid Han’ın büyüklüğünün hâlâ tam olarak anlaşılabildiği söylenemez. Bir taraftan, imparatorluğu yıkmak ve topraklarını paylaşmak isteyen düvel-i muazzamanın tarihi saptıran tezviratı; bir taraftan Osmanlı’nın bölünmesini ve ayrı devlet kurmayı talep eden gayrimüslim azınlıkların kin ve nefret dolu
iftiraları; diğer taraftan da Jön Türklerin ve bunların uzantısı olan İttihatçıların aleyhte faaliyetleri, bu büyük devlet adamının bazı kendini bilmezler tarafından ‘
Kızıl Sultan’ diye anılmasına sebep olmuştur. İşin asıl üzücü
tarafı, hâlen bu propagandanın tesirinden kurtulamamış sözde tarihçilerin mevcudiyetidir.
Sultan Abdülhamid, son iki yüz yıllık tarihimizdeki en reformist devlet adamlarından biridir. Bu devirde yaşanan ilk reform hareketi Tanzimat’tır. Ancak Tanzimat, devletin merkezîleştirilmesi, katı bir bürokrasinin kurulması ve azınlıklara çeşitli imtiyazlar verilmesi şeklinde uygulanmıştır. İkinci reform ve
modernleşme hareketi bizzat Abdülhamid Han tarafından gerçekleştirilmiş; bu hareket neticesinde, dağılmak üzere olan bir cemiyet ve yıkılmak üzere olan bir devlet
restore edilmiştir.
Abdülhamid
Reformları, başta
Anadolu olmak üzere
Müslüman ve Türk tebaanın yaşadığı toprakların idarî,
ekonomik ve sosyal bakımdan âdeta yeniden kazanılması hareketidir. Bugün
Türkiye’nin her yerinde ve Osmanlı coğrafyasındaki her ülkede onun eserlerini görebilirsiniz.
Abdülhamid Han, her alanda altyapı, ziraî
üretim ve iskân faaliyetlerinin yanında, eğitim
reformu, askerî reform,
ulaşım ve
haberleşme reformu, tarım reformu, idarî reform ve malî reformu gerçekleştirmiştir.
100 yıl öncesinin Ergenekoncuları: İttihatçılar
Efendim, Yeniçeri isyanlarını bir tarafa bırakırsak, modern Osmanlı ordusunda ilk olarak düzenlenen darbe, Serasker Hüseyin
Avni Paşa’nın, Midhat Paşa’nın kurgusu ve desteğiyle 30
Mayıs 1876 tarihinde,
intihar süsü vererek Sultan Abdülaziz Han’ı şehit etmesidir.
Tanzimat’tan itibaren devam eden Genç Osmanlılar, Jön Türkler çizgisi, daha sonra İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kurulmasıyla daha fazla örgütlü ve militarist bir mahiyete bürünmüştü. İtalyan ve
Fransız Masonları’ndan ilham alan İttihatçılar, aynen bugünün ulusalcılarına benziyorlardı. Onlar da pozitivist, din aleyhtarı, milliyetçi geçinen, dayatmacı, militarist, komplocu,
darbeci ve halkı hor gören kişilerdi.
Bundan tam 100 sene önce çeşitli bahaneler ve iftiralarla Abdülhamid Han’ı hal ederek tahttan indirdiler. Son derece tecrübesiz ve acemi olan İttihatçı despotlar, 1299’dan 1909’a kadar altı asır devam eden koskoca bir imparatorluğun sadece birkaç senede
tasfiye edilmesine ve yıkılmasına sebep oldular.
Yıllar sonra Rıza Tevfik’in yazdığı ‘Sultan Hamid’in Ruhaniyetinden İstimdat’ adlı
şiirinden aldığım şu dörtlük, İttihatçıların pişmanlığını aksettirir:
‘Tarihler ismini andığı zaman
Sana hak verecek hey koca
sultan
Bizdik utanmadan iftira atan
Asrın en siyasî padişahına’
***
100 yıl sonra günümüzün olaylarını yaşarken,
Osmanlı İmparatorluğu’ndan sonra
Türkiye Cumhuriyeti’nin de zarar görmemesi için bu İttihatçı/Ergenekoncu çeteler karşısında ne kadar dikkatli olmamız gerektiğini anlıyoruz.